Hz. Hüseyin´in Doğuşu

Hz. Hüseyin´in Doğuşu

HZ, HÜSEYÎN´ÎN DOĞUŞU..
Hz. Hüseyinin Doğum Tarihi :
Hz. Hüseyin?in Süt Annesi
Hz. Hüseyin´e Akika Kurbânı Kesilmesi ve İsim Takılması:
Koyduğu İsimlerin Peygamberimize Cebrail Tarafından Haber Verilmesi :
Hz. Ali´nin Oğullarına Harb İsminaen Önce Koyduğu isimler :
Hz. Hüseyin´in Kulağına Ezan Okunması :
Hz. Hüseyin´in Künyesi :
Hz. Hüseyin´in Sünnet Ettirilmesi :
Hz. Hüseyin´in, Peygamberimize Benzerliği :
Peygamberimizin, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin´e Olan Sevgisi :
Ha Göreyim Seni Gayret! :
Hüseyin, Bendendir, Ben de Hüseyin´denim! :
Cennetlik Gençlerin Seyyidi:
Peygamberimizin Ehli Beyti:
Peygamberimizin, Ehl-i Beyt´ine Dost Olana Dost, Düşman Olana Düşman Olacağı :
Çocukluk Çağında Peygamberimize Bey´at Edenler :
Haccac´ın, Hz.. Hüseyin Hakkındaki Yersiz Bîr İddiası :
Evladlarm, Ana Babalar îçin Birer İmtihan, İbtilâ ve Mihnet Olduğu :
Hz. Hüseyin´in Şehid Edileceği Hakkındaki Bazı Müşahede ve İhbarlar :



BİRİNCİ BÖLÜM

HZ, HÜSEYÎN´ÎN DOĞUŞU

Hz. Hüseyinin Doğum Tarihi :

Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma, Hz, Hasan´in doğumundan elli gece sonra, Hz. Hüseyin´e hâmile kalmiştı.[1]

Hicretin dördüncü yılı Şaban aynun beşinde, Peygamberimizin torunu ve Hz. Ali´nin ikinci oğlu Hz. Hüseyin, Hz. Fatıma´dan doğdu [2]

Hz. Hüseyin?in Süt Annesi

Hz. Âbbas´ın zevcesi Ümmülfadl, bir gün, Peygamberimizin yanına gelip «Yâ Resûlallâlı! Ben, gece bir rü´yâ gördüm!» dedi.[3]

Peygamberimiz «Nedir o gördüğün rüya?» diye sordu. Ümmülf adi :

«O, çok giddetli ve mihnetti bir rüyâ!» dedi. Peygamberimiz «Nedir o, söyle,» buyurdu.

Ümmülfadl «Senin cesedinden bir parçasının kesilip evime konulduğunu gördüm!» dedi

Peygamberimiz «Hayır görmüşsündür inşaattan!: Fatıma, bir oğlan doğuracak, sen de ona, oğlun Kusem´in sütünü emdireceksin!» buyurdu.

Hz. Hüseyin doğunca, Ümmülfadl, Onu alıp götürdü, debeîeninceye kadar Ona Kusem´în sütünü emdirdi.

Ümmülfadl der ki «Bir gün, Hüseyin´i alıp Resûlullâh´a götürmüştüm. Hüseyin, Resûlullâh´ı görünce, üzerine atıldı. O da, Onu ÖptüT sevdi. Sonra eteğine oturttu. Hüseyin, oturunca, Resûlullâh´ın üzerine akıttı.

Hesûlullâh (Ey Ümmülfadl! Al, tut oğlumu, üzerime akıttı!) buyurdu.

(Resûlullâh´m üzerine akıttın da, üzdün Onu!) dedim. Canını acıtacak bir tutuşla tutup boynuna vurunca Hüseyin ağlamaya başladı.

Resûlullâh (Ey Ümmülfadl! Alîâh, iyiliğini versin, Allah, seni rahmetiyle esirgesin!

Sen, oğlumun canını acıtmak, onu ağlatmakla, beni üzdün!) buyurdu. Ben de (ihramını çıkar, başka bir elbise giy de, yıkayayım!) dedim.

(Oğlan çocuğunun sidiği bulaşan yere su saçılır, akıtılır. Kız çocuğumun «sidiği bulaşan yer de, yıkanır.) buyurdu[4] Peygamberimiz, bir gün, Hz. Hüseyin´in ağladığını işitti. Hz. Hüseyin´in annesi Hz. Fatıma´ya «Onun ağlamasına üzüldüğümü, bilmiyor musun?» buyurdu [5]

Hz. Hüseyin´e Akika Kurbânı Kesilmesi ve İsim Takılması:

Akîka kurbanı, çocuğun doğumunun yedinci günü kesilir, ismi takılır ve «başının saçı kestirilir[6] Peygamberimiz de, Hz. Hüseyin´in doğumunun yedinci günü, Akîka kur-ibanı olarak iki koç boğazlattı, ismini koydu, saçını kesdirdi.

«Ey Fatıma! Hüseyin´in saçını kes! Saçının ağırlığınca, sadaka ver.» buhurdu. Tartılan saçlının ağırlığı, bir dirhem geldi[7] Hz. Fatıma da Hz. Hüseyin´in kesilen saçının ağırlığınca gümüşü, fakirlere dağıttı [8] Peygamberimiz, Hz. Hüseyin´in Akîka kurbanından Ebe´ye bir but gönderilmesini,[9] kalanmın da, kemikleri kırılmadan pişirilip yenmesini ve başkalarına da, yedirilmesini tavsiye etti[10] Hz. Ali der ki «ben, harbi, darbı sever bir adamdım[11]. Hasan, doğduğu zaman, ona Harb ismini koymuştum.

Resûlullâh Aleyhisselâm geldi. (Gösteriniz oğlumu, bana! Ne isim koydunuz ona?) buyurdu.

(Harb ismini koydum!) dedim.

(Hayır! O, Hasaradır!) buyurdu.

Hüseyin doğduğu zaman da, ona yine Harb ismini koydum.

üesûlullâh Aleyfaisselâm geldi (Gösteriniz oğlumu bana! Ne isim koydu-iiuz Ona?) buyurdu.

(Harb ismini koydum!) dedim.

(Hayır! O, Hüseyin´dir!) buyurdu.

Üçüncü oğlan doğduğu zaman, yine ona Harb ismini koydum.

Resûlullâh Aleyhisselâm geldi. (Gösteriniz oğlumu bana! Ne isim koydunuz ona?) buyurdu.

(Harb ismini koydum!) dedim. (Hayır! O, Muhassin´dir!) buyurdu.

Sonra da (Ben, bunlara, Harun Aleyhisselâm´ın oğulları olan Şebber, Şe-bîr ve Müşebbir´in isimlerini koydum!) buyurdu.[12]

Koyduğu İsimlerin Peygamberimize Cebrail Tarafından Haber Verilmesi :

Peygamberimizin her üç torununun doğumunda Cebrail gelip onlara kokacağı ismi Peygamberimize bildirmişti.

Nitekim, Hz. Hüseyin doğduğu zaman, Cebrail gelip «Yâ Muhammed! Rabbm, sana selâm söylüyor. (Oğluna, şu Harun´un oğlunun ismini koy!) diyor» dedi.

Peygamberimiz «Ey Cebrail! Harun´un oğlunun ismi nedir?» diye sordu. Cebrail «Şebîr!» dedi.

Peygamberimiz «Benim dilim, Arabça!» dedi.

Cebrail «Öyle ise, bunun Arabca kargılığı olan Hüseyin ismini koy!» dedi[13]

Hz. Ali´nin Oğullarına Harb İsminaen Önce Koyduğu isimler :

Hz. Ali, daha önce, Hz. Hasan´a, Hamza; Hz. Hüseyin´e de Cafer ismini .koymuştu.

Peygamberimiz her birisi için «Bunun ismini değiştinnekliğim bana emr olundu!» buyurmuş , Hz. Alide «Allah ve Resulü, daha iyi bilir!» demişti [14]

Hz. Hüseyin´in Kulağına Ezan Okunması :

Peygamberimiz, Hz. Hüseyin´in ismini koyarken, kulağına Ezan okudu [15]

Hz. Hüseyin´in Künyesi :

Hz. Hüseyin´in künyesi, Ebû Abdullah idi. Kendisine (Ebû Abdullah!» diye hitap edilirdi [16]

Hz. Hüseyin´in Sünnet Ettirilmesi :

Hz. Hüseyin, doğumunun yedinci günü, Sünnet ettirildi [17]

Hz. Hüseyin´in, Peygamberimize Benzerliği :

Hz. Ali der ki «Hasan Resûlullâh´a, göksünden başına kadar olan kısmın-da.Hüseyin de, bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi [18]

Peygamberimizin, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin´e Olan Sevgisi :

Peygamberimiz, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin´e bakıp:

«Allah´ım! Ben, bunları, seviyorum. Sen de sev bunları!» diyerek düa etmiştir

«Hasan ve Hüseyin ki, onlar benim, dünyada kokladığım iki Reyhanımdır!»

«Hasan ve Hüseyin´i seven, beni sevmiş, onlara kin tutan da, bana kin (tutmuş olur!»

«Hasan ve Hüseyin, Cennetlik gençlerin iki Seyyididir!» buyurmuştur

Ebü Eyyûb-i Ensârî der ki «Bir gün, Resûlullâh Aleyhisselâm´m huzuruma girmiştim. Hasan´Ia Hüseyin, Önünde oynuyorlardı.

(Ya Resûlallâh! Sen, bunları, çok mu seversin?) dedim.

(Nasıl sevmem?: Bunlar, benim, dünyada kokladığım iki Reyhanımdır!) buyurdu [19]

Hz. Abbas, Peygamberimizi, hastalığında ziyarete gelmişti. Kendisinden sonra, Hz. Ali, müsâade isteyip Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin´le birlikte içeri girdi.

Hz. Abbas «Yâ Resûlallâh! Senin evladlann bunlar!» dedi. Peygamberimiz «Evet! Amuca, Onlar, senin de evlatlarındır!» buyurdu.

Hz. Abbas «Çok mu seversin bunları?».diye sordu.

Peygamberimiz «Evet!» buyurdu.

Hz. Abbas «Sen, onları sevdiğin gibi, Allah da, Seni sevsin!» dedi [20]

Ha Göreyim Seni Gayret! :

Peygamberimiz, bir gün, cenazelerin konulduğu yerde oturuyordu. Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin, döğüşmeğe başladılar.

Peygamberimiz gülerek «Ha gayret Hasan! Göreyim seni, yakala Hüseyin´i!» diyerekHz. Hasan´ıkayırınca, Hz. Ali: «Yâ Resûlallâh! Sen, Hüseyin´i kayırmalı değümiydm?!: Hasan, daha büyüktü?» dedi.

Peygamberimiz «Baksana, şu Cebrail de, Hüseyin´e: (Ha gayret Hüseyin, göreyim seni!) diyor» buyurdu [21]

Hüseyin, Bendendir, Ben de Hüseyin´denim! :

Peygamberimiz, bir gün, Eshabile birlikte davet edildiği yemeğe gidiyordu. O sırada, Hz. Hüseyin de, sokakta çocuklarla oynuyordu.

Peygamberimiz, Eshabını geride bırakarak ilerledi. Ellerini açtı. Hz. Hüseyin´i tutmak istedi.

Hz. Hüseyin, bir oraya, bir buraya kaçıyor, Peygamberimiz de, gülüyor ve onu tutmağa uğraşıyordu. En sonunda, tuttu.

Bir elini, onunrkafasımn arkasına, o bir elini de, çenesinin altına koyup onu öptü. Sonra da :

«Hüseyin, benden´dir! Ben de, Hüseyin´denim! Allah´ı seven, Hüseyin´i sever!

Hüseyin, Torunlardan bir Torundur!» buyurdu [22]

Cennetlik Gençlerin Seyyidi:

Câbir b. Abdullah der ki «Hüseyin, Mescide girince, Resûlullâh Aleyhis-3elârn (cennetlik gençlerin Seyyidine bakmak isteyen, şuna baksın!) buyurdu [23]

Peygamberimizin Ehli Beyti:

Peygamberimizin üveyi oğlu Ömer b. E/bî Seleme der ki «Şu (Ey Ehl-i beyt! Allah, sizden kiri, günahı gidermek ve sizi, tertemiz yapmak ister. Ah-zab: 33) âyeti, Ümmü Seleme´nin evinde nazil oldu.

Peygamber Aleyhisseîâm, Fatıma´yHasan´ı, Hüseyin´i çağırdı. Onları, bir Örtü ile bürüyüp örttü.

O sırada Ali, arkada, geride bulunuyordu. Onu da, örtü ile bürüdü Örttü. Sonra da (Allah´ım! Bunlar, benim Ehl-i beyt´imdir!

Bunlardan günah kirini .gider, kendilerini tertemiz yap!) diyerek düa etti.

Ümmü Seleme (Yâ Nebiyyallâh! Ben de, onlarla birliktemiyim?) diye sordu.

Resûlullâh, ona (Sen, yerindesin ve bana hayırlısın!) buyurdu [24]Hz. Âişe de, bu hâdiseyi şöyle anlatır:

«Peygamber Aleyhisselâm, bir sabah, üzerinde siyah kıldan dokunmuş, ?nakışlı, Yemen işi bir örtü bulunduğu halde, erkenden çıkınca, yanına Hasan b. Âli geldi. Onu, hemen örtüsünün içine aldı.

Sonra, Hüseyin geldi. Onu da, onun yanma aldı. Sonra, Fatıma geldi. Onu da, Örtünün içine aldı.

Daha sonra, Ali geldi. Onu da, örtünün içine aldıktan sonra: (Ey Ehl-i beyti Allah, sizden kiri, günahı gidermek ve sizi, tertemiz yapmak ister. Ah-zab: 33) âyetini okudu [25]

Peygamberimizin, Ehl-i Beyt´ine Dost Olana Dost, Düşman Olana Düşman Olacağı :

Peygamberimizin; Hz. Ali, Hz. Fatima, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için : «Ben, bunlarla sulh olanlarla sulh olurum, çarpışanlarla da, çarpışırım!» buyurduğu rivayet edilir [26]

Çocukluk Çağında Peygamberimize Bey´at Edenler :

Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ye Abdullah b. Cafer, çocuk oldukları, halde, Peygamberimize îslâmiyet üzerine bey´at etmişlerdi.

Peygamberimiz, bunlardan başka hiç bir çocuğun, bey´atım almamıştır [27]

Haccac´ın, Hz.. Hüseyin Hakkındaki Yersiz Bîr İddiası :

Birgün,meşhur Haccac´ın huzurunda bir toplantı yapılır. Hz. Hüseyin´den söz açılır.

Haccac; Hz. Hüseyin´in, kız çocuğundan olduğunu ileri sürüp «O´ Peygamber Aleyhisselâm´ın zürriyetindeolamaz, sayılamaz!» der.

Mecliste bulunan bilginlerdi^ Yahya b. Ya´mür «Ey Emir! Sen, yalan söyledin!» diyerek Haccac´m-iddiasını red eder.

Haccac, Yahya b. Ya´mür´ün sözüne son derece kızar,

«Ya bana, yüce Allah´ın kitabından açık bir delil ile sözünü isbat eder, canını elimden kurtarırsın, yahut, seni Öyle bir ölümle öldürürüm ki parça parça ederim!» der.

Bunun üzerine, Yahya b. Ya´mür, kendisinin haklı, Haccac´ın iddiasının haksız ve yersiz olduğunu Kur´ân-ı Kerim´le isbatlamak için ;

«Biz, ona (İbrahim´e) İshak ile Yâkub´u ihsan ettik ve her birini, hidâyete (Peygamberliğe) erdirdik.

Daha önce de, Nuh´u ve Onun neslinden Davud´u, Süleyman´ı, EyyÛb´u, Yûsuf´u, Musa´yı ve Harun´u da hidâyete (Peygamberliğe) kavuşturduk.

Biz, iyi hareket edenleri, işte, böyle mükâfatlandırırız.

Zekeriyya´ya, Yahya´ya, îsâ´ya ve İlyas´ada, böyle hidâyet (Peygamberlik) verdik.

Onların hepsi sâlihlerdendi. (En´am; 84-85) âyetlerini okur ve «yüce Al-Jâh, Hz. İsa´nın, annesi tarafından Hz. Âdem´in zürriyetinden olduğunu haber vermiştir:

Bunun için Hüseyin b. Ali de, annesi tarafından Muhammed Aleyhisselâmın zürriyetirrdendir!» cevabını verir.

Haccac «Doğru söyledin, amma, sen, beni meclisimde yalanlamağa kalkıştın?» der.

Yahya b. Ya´mür «Yüce Allah, gerçekleri, halka bildirmeleri ve onları ´saklamamaları için Peygamberlerden bile ahd almadı mı?

Yüce Allah (vaktile, kendilerine kitab verilenlerden, onu, her halde açıklayıp anlatacaksınız, Onu gizlemeyeceksiniz diye Allah, teminat almıştı. Onlar ise, o sözü, sırtlarının arkasına attılar. Onun karşılığında az bir menfaati satın aldılar.

Müşteri oldukları o şey, ne kötüdür! Âl-i tmran: 187 buyurmuyor mu?» der. Haccac, Yahya b. Yâ´mür´ü Horasan´a sürer [28]

Evladlarm, Ana Babalar îçin Birer İmtihan, İbtilâ ve Mihnet Olduğu :

Peygamberimiz, bir gün, Mescid´inde hutbe irad ederken, Hz. Hasanla Hz. Hüseyin´in, kırmızı gömleklerini giyinmiş oldukları halde, iki tarafa baka baka kendisine doğru yavaş yavaş yürüyüp geldiklerini´ görünce, hutbesini kesti. Minberden indi. Onları, Önüne oturttuktan sonra: (yüce Allah, ne kadar doğru buyurmuş!) diyerek (Mallarınız ve evladlarmız, sizin için, hiç şüphesiz, bir imtihan, bir belâ ve mihnettir... Tegabün: 15 mealli âyeti okudu [29]

Hz. Hüseyin´in Şehid Edileceği Hakkındaki Bazı Müşahede ve İhbarlar :

Peygamberimizin zevcesi Hz. Ümmü Seleme der ki «ResûlulJâh Aleyhis-selâm, bir gün, yanı üzerine yattı. Kaygılı ve üzüntülü olarak uyandı. Sonra, uyudu. Yine kaygılı ve üzüntülü olarak uyandı. Yine uyudu. Sonra, uyandı. Avucunda, kırmızı bir toprak bulunuyor ve onu Öpüyordu!

(Nedir bu?) diye sordum.

(Hüseyin için, Cebrail, bunun Irak toprağında öldürüleceğini bana haber verdi. Bu da, oranın toprağıdır!) buyurdu [30]

Hz. Hüseyin´in şehid edileceği yerden Cebrail´in getirdiği toprağın, Ker-belâ toprağı olduğu,, Peygamberimizin, bu yeri (Kerb´ü´belâ tasa, üzüntü) diye vasıfladığı da, rivayet

Enes b. Mâlik´ten rivayete göre de: Yağmur Meleği xx, Rabb´ından izin alarak Peygamber Aleyhisselâm´ın yanına gelir.

Peygamber Aleyhisselâm «Ey Ümmü Seleme! Kapıyı, üzerimize kapa, yanımıza, kimseyi bırakma!» buyurur.

O sırada, Hz. Hüseyin, koşarak kapıya gelir. Hz. Ümmü Seleme, onu, içeri bırakmaz. Fakat, Hz. Hüseyin, kapıyı zorlayıp içeri dalar. Kendisini, Peygamberimizin kucağına atar.

Peygamberimiz, onu, boynuna, omuzuna alır, öper, sever.

Melek, Peygamberimize «Onu, çok mu seversin?» diye sorar.

Peygamberimiz «Evet!» buyurur.

Melek «tyi amma, ümmetin, Onu öldürecektir!» der [31]

Peygamberimiz «Demek, Onu Öldürecek olanlar, Mü´minler ha?!» buyurur.

Cebrail «Evet! [32] İstersen, Onun öldürüleceği yeri de, Sana göstereyim?» der-

Peygamberimiz «Olur!» deyince, Melek, getirdiği bir avuç ıslak, kızıl ?toprağı Peygamberimize gösterir.

Hz. Ümmü Seleme de, onu, alıp elbisesinin eteğine koyar [33]

Başka rivayete göre ; Cebrail. (Zehebî-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 194)

Peygamberimiz, Hz. Üznmü Seleme´ye toprağı verirken «Bu toprak, kan "haline gelince, Hüseyin, şehid edilir!» buyurur.

Hz. Ümmü Seleme, onu, sırça bir çanak içinde yanında saklar.

Hz. Hüseyin´in şehid edildiği gün, toprağın kan haline geldiğini görür [34]

Peygamberimizin bu husustaki ihbar ve müşahadeleri, vefatlarından elli yıl sonra, Hicretin 61. yılında Kerbelâda cereyan eden fâcıa ile gerçekleşmiştir [35]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Talberi Tarih c.3,s,29,İbn-i Abdul?Ber-İstiab c.I, s.393

[2] Mus?ab?üz?Zübeyri-Neseb-i Kureyş s.40, Zehebi-A?lumünnübela c. 3, s, 188 Tarihul?islam c.3, s. 5

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 6.

[3] Hakim-Müstedrek c. 3, s. 176

[4] İbn-I Sa?d-Tabakat c. 8 s. 278-279

[5] Zehebi-Alamünnübela c. 4, s. 193

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 6-7.

[6] Tirmizi-Sünen c. 4, s.101

[7] Hakim-Müstedrek c.4,s. 237

[8] Beyhakî-Sünen c. 9, s.304

[9] Ayrıca bir dinar ücret verilmesini (Diyar Bekri Hamis c. 1 s. 470)

[10] Beyhaki-Sünen c. 9 s. 302

[11] Zehebi-A?lam. C. 3,s.165

[12] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 7-8.

[13] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 8.

[14] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 8-9.

[15] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 9.

[16] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 9.

[17] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 9.

[18] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 9.

[19] Zahefoî- S. Âlâm c. 3, s. 189, M. Kenzül´ummal c. 5r s. 107

[20] İbn-i asakir Tarihinden naklen M. Kenzül´ummal c. 5, s, 110

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 9-10.

[21] Zehebî-Alâm. c. 3, s, 180-191, Tarihul İslâm c. 3, s. 9

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 10.

[22] Ahmed b. Hanbel-Müsned c. 4, s. 172, Ibn-i Mace-Sünen c. 1, s. 51

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 10-11.

[23] Zehebî-A´lâmünnübelâ c. 3, s. 190

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 11.

[24] Tirmizl-Sünen c. 5, s. 663

[25] Mûslim-Sahiîı c, 7, s. 130.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 11-12.

[26] îbn-i Mace-Sünen c. 1, s. 52, Zehebl-Tarihul´islâm c. 3, e. 8

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 12.

[27] îbn~i Abd-i Rabbih-İkdülferid c. 2, s.-220

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 12.

[28] Hâkim-Müstedrek c. 3, s. 164-165

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 12-13.

[29] ahmed b. hanbel-müsn&d c. 5, s. 354, tirmizi-sünen c. 5, a. 6s8

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 13.

[30] Zehebî-A´lâmünnüsbelâ c. 3, s, 194-195

[31] Ahmed b. Hantıel-Müsned c. 3, s. 242, Zehobi-Tarih-ul îslâm c. 3, s. 10, Zeıhebî-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 194

[32] Zehebî-Al&münnubelâ c. 3, s. 1S4, Zehebî-Tarih-ul İslâm c. 3, s. .10

[33] Ahmed b. Hanbel-Müsned c. 3, s. 242, Zehebî-Tarih-ul İslâm c. 3, s. 10,

[34] tbn-î Esîr?Kâmil c. 4, s. 48

[35] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 258

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 14-15.
Top