TarihSayfası tarihsayfasi.com



Kerbela Faciası-3

Hz. Hüseyin´in, Ömer b. Sa´d´Ie Geceleyin Buluşup Görüşmeleri :
Ömer b. Sa´d´ın İhnâ Ziyad´a Durumu Yazîliası:
Şimr´in, îbn_i Ziyad´ı Kışkırtması:
İbn-i Ziyad´m, Hz. Hüseyin Hakkında Ömer b. Sa´d´e Verdiği Son Emir:
İbn.i Ziyad´ın Şimr´e Direktifi:
İbn-i Ziyad´ın Kabul Edilmiyen Emânı:
Şimr´le Ömer b. Sa´d Arasında Geçen Konuşma:
Ölmek Var, Boyun Eğmek Yok.
Bütün Kumandanların ve Halkın Kerbelâ´da Toplanması:
Ömer b. Sa´d´in, Ordusuna Hazır ol! Enirini Vermesi:
Şimr´in Himaye Teklifini, Abbas, Cafetr ve Osman´ın Red Etmeleri:
Küfe Leşkerinin Harekete Geçmesi
Züheyr b. Kayn´ın, Küfelilere Hitabı:
Çarpışmanın Ertesi Sabaha Bıraktırılması:
Hz. Hüseyin´in, Eshabına Hitaben Yaptığı Konuşma ve Onlara Bir Teklifi:
Hz. Hüseyin´in Teklifine Verilen Cevaplar:
Hz. Hüseyin´in, Hz. Zeyneb´i Teselli Etmesi ve Savaş İçin Tedbir Alması ve Hazırlanması:
Kerbelâ´da Son Gecede Bîr Küfeli İle Yapılan Münâkaşa:
Ömer b. Sa´d´in, Ordusunu Harp Nizamına Koyması:
Hz. Hüseyin´in, Eshabını Savaş Nizamına Koyması :
Hz. Hüseyin´in Ölüm Temizliği Yapması:
Hz. Hüseyin´in Allah´a Münâcâtı ve Küfelilere Son Hitabı :
Hz. Ali´nin, Ömer b. Sa´d Hakkındaki Keşif ve Teşhisi :
Züheyr b. Kayn´m, Küfelileri Uyarması :
Hürr. b. Yezid´lıt Nedamet Duyması ve Hz. Hüseyin Tarafına Geçmesi :
Hürr´ün Küfelilere Hitabı:
Küfelilerden Otuz Kişinin Hz. Hüseyin Tarafın» Geçmesi
Ömer b. Sa´d´in, Leşkerini Hücuma Geçirmesi:
Abdullah b. Umeyr île Hanımının Fedakârlık ve Yararlıkları:
Küfe Leşkerinin İlk Hücumlarının Geri Püskürtülmesi:
Abdullah b. Havza´nın Küstahlığı ve Feci Akıbeti:
îbn.i Havza´nın Başına Gelenden, Mesruk´un İbret Alması:
Büreyr b. Hudayr´m, Yezîd b. Mâkıl ile Lânetleşerek Çarpışması ve Şehid Olması
Ali b. Karaza´mn, Hz. Hüseyin´e Karşi Küstahlığı:
Hürr´ün, Yezid b. Süfyan´ı Öldürmesi:
Nâfi b. Hilâl´ın Müzâhım´ı Öldürmesi:
Amr b. Haccac´ın Küfe Leşkerini Kışkırtıp Hep Bîrden Hücuma Kaldırması:
Müslim b. Avsece´nin Vurulup Şehid Düşmesi ve Hz. Hüseyin Hakkındaki Vasİyyeti:
Abdullah b. Umeyr´in Şehid Düşmesi:
Küfelilerin Ortalarına Alıp Şehid Ettikleri Dört Kahraman:
Küfe Süvarilerinin Bozguna Uğramalara:
Hürr´ün Kahramanlığı ve Cesaretliliği:
Hz. Hüseyin´e Vardım İçin Düa Eden ihtiyarlar:
Hz. Hüseyin´le Eshabınm Çadırlarının Ateşe Verilmesi:
Ürnmü Vehb´in Şehid Edilmesi:
Hz. Hüseyin´in Çadırının, İçindekilerle Birlikte Yakılmak istenilmesi :
Namaz Kılmak İçin Yapılan Münâkaşa ve Habîb b. Muzâhir´in Şehid Edilmesi:
Babasının İntikamım Alan Genç.
Hürr´ün Şehİd Düşmesi:
Kerbelâ´da Kılman Son Öğle Namazı:
Saîd b. Abdüllâh-ul Hanefi´nin Şehid Düşmesi
Züheyr b. Kayn´ın Şehid Düşmesi:
Nâfi b. Hilâl´in Yakalanarak Şehfd r.
Hz. Hüseyin´in Önünde Kendilerini Bireir Birer Feda- Eden Kahramanlar :
Dahhâk b. Abdullah´ın Kerbelâ´dan Kaçıp Canını Kurtarması:
Okçu Ebüşşa´sâ´m Şehld Oluşu:
Aliyyül-Ekber´in Şehid Oluşu:
Abdullah b. Müslim´in Alnından ve Göğsünden Okla Vurulup Şelıid Edilmesi i
Ard Arda Şehid Edilen EhU Beyt Gençleri:
Hz. Hüseyin´in Yargun Düşüp Bir Müddet Olduğu Yerde Kalması:
Mâlik b. Nüseyr´in Akıbeti:
Hz. Hüseyin´in Kucağında Okla Vurulan Yavrusu:

Hz. Hüseyin´in, Ömer b. Sa´d´Ie Geceleyin Buluşup Görüşmeleri :

Hz. Hüseyin, Amr b. Karaza b. Kâ´b-ül Ensârî´yi, Ömer b. Sa´d´e göndererek: «Geceleyin, benim karargâhımla kenedisinin karargâhı arasında benimle bir buluşsun!» dedi.

Ömer b. Sa´d, yirmi atlı ile geldi. Hz. Hüseyin de, onun gibi yirmi atlı ile geldi.

Hz. Hüseyin, Ömer b. Sa´d´ ile bir araya geldiği zaman, bir tarafa çekilmelerini ve kendisini Ömer b. Sa´d ile yalnız bırakmalarını Eshabıha emr etti.

Ömer b. Sa´d de adamlarına aynı şekilde emr etti.

İki tarafın askerleri, onların tne seslerini, ne de, sözlerini işitemiyecek kadar yanlarından uzaklaştılar.

Hz. Hüseyin ile Ömer b. Sa´d, konuşmağa başladılar. Gecenin bir kısmı geçinceye kadar konuşmayı uzattılar. Sonra, her biri karargâhlarına ve arkadaşlarının yanlarına döndüler.

Halkın tahmin ve zanlarina dayanarak söylediklerine göre: onlar, aralarında şöyle konuşmuşlardı:

Hz. Hüseyin, Ömer b. Sa´d´e «Her ikimiz karargâhımızı burada bırakalım. Sen, benimle birlikte YesM b. Muavİye´nin yanma git!» dedi.

Ömer b. Sa´d «İyi bil ki: böyle yaparsam, evim yıkılır!» dedi.

Hz. Hüseyin «Ben, sana ev yaparım!» dedi.

Ömer b. Sa´d «İyi bil ki: Arazi ve akarlarım da, elimden alınır!» dedi.

Hz. Hüseyin «İyi bil ki: Hicaz´daki mallarımdan, ben sana, onlardan daha hayırlısını veririm!» dedi.

Hz. Hüseyin´in bu teklifleri Ömer b. Sa´d´in pek, hoşuna gitmedi.

Herkes, bu hususta birbirlerinden işittiklerine göre iyice bilmeden bir takım şeyler söylemeğe başladılar.

Rivayete göre: Ömer b. Sa´d, Hz. Hüseyin´in bu husus tekliflerini kabul etmeyince, Hz. Hüseyin, Ona «Öyle ise, benim şu teklifimden birini seçip kabul ediniz:

1. Bırakınız, ben, geldiğim yere dönüp gideyim?

2. Elimi, Yezid b. Muaviye´nin eline koyayım. Aramızdaki mesele hakında gereğini o düşünsün ve hükmünü versin!

3. İsterseniz, beni,. Müslüman serhadlarından bir serhadde, onun yakınlarından birisi olarak, gönderiniz de, cihadla uğraşayım. Ne ben, onlara karışayım, ne de, onlar, bana karışsınlar!» dedi.

Hz. Hüseyin, Ömer b. Sa´d ile üç veya dört kerre buluşup konuştular.[1]

Ömer b. Sa´d´ın İhnâ Ziyad´a Durumu Yazîliası:

Ömer b. Sa´d, Hz. Hüseyin ile görüştükten sonra, durumu, îbn-i Ziyad´a bir yazı ile bildirdi ve yazısında söyle dedi:

«îmdi, hiç şüphesiz, Allah, düşmanlık ateşini söndürdü. Sözü, bir araya getirdi. Ümmetin işini düzeltti.

îşte, Hüseyin; gelmiş olduğu yere döneceği, yahut cihad için Müslüman serhadlerinden göndermeyi uygun göreceğiniz bir serhadde Müslümanlardan bir ferd olarak kendi başına cihadla meşgul olacağı, yahut Mü´mfcıler Emîri Yezid´e gidip elini, eline koyarak aralarındaki meseleyi onun hail etmesini istiyeceği hakkında bana söz verdi.

Bunda, sizin için hoşnutluk, ümmet için de, iyilik var!»

îbn-i Ziyad, Ömer b. Sa´d´in yazısını okuyunca «Bu, kavmına şefkatli olaa valiye öğüt verici kişinin yazısıdır.

Evet! Ben de, kabul ettim!» dedi. [2]

Şimr´in, îbn_i Ziyad´ı Kışkırtması:

Şimr b. Zilcevşen, ayağa kalkarak «O, gelip senin yanı başındaki toprağına konmuş, iken, sen, onun dileklerini kabul mü edeceksin?!

Vallahi, o, senin eline, elini koyup bey´at etmeden memleketinden ayrılacak olursa, onlar kuvvet ve kudrette önde gelir, sen de, za´f ve aczde önde gelmiş olursun.

O, bu duruma düştükten sonra, ona imkân ve meydan verme!

O, şimdi za´f ve ümitsizlik içindedir. Kendisi ve Eshabı, senin hükmüne boyun eğmelidir. Boyun eğince de, onu ve Eshabını, cezalandırırsan, cezalandırmağa yetkili sindir. Cezalandırmaz, bağışlarsan, bu da, senin elindedir.

Vallahi, bana gelen habere göre: Hüseyin, Ömer b. Sa´d ile iki taraf karargâhı arasında bütün gece oturup konuşuyormuş!» dedi.

îbn-i Ziyad «Evet! Ben de senin re´yin Süfyan «Vallahi, Hürr b. Yezîd´i görürsem, peşini bırakmaz, mızraklar, öldürürüm!» demişti.

îki tarafm birbirlerine girip çarpıştıkları, Hürr b. Yezid´in de, beyitler okuyarak Küfe leşkerine tekrar tekrar saldırdığı ve atının yaralanıp kulaklarından ve kaşından kanlar aktığı bir sırada, Küfe Emniyet Amiri Husayn b. Numeyr, Yezîd b. Süfyan´a «îşte, Hürr b. Yezîd! Kendisile karşılaşmayı pek arzulayordun!» dedi.

Yezîd b. Süfyan «Evet!» dedi ve ona doğru gitti. Yanına yaklaşınca «Ey Hürr b. Yezîd! Seninle çarpışalım mı?» diye sordu.

Hürr «Olur! Ben de, çarpışmak isterim!» dedi ve hemen çarpışmağa girişti. Onu, göz açtırmadan, hiç bekletmeden öldürdü.[46]

Nâfi b. Hilâl´ın Müzâhım´ı Öldürmesi:

Hz. Hüseyin´in Eshabından Nâfi´ b. Hilâl da, Müzâhım b. Hureys ile karşılaştı.

Müzâhım «Ben, Osman´ın dinindeyim!» dedi,

Nâfi «Sen, Osman´ın dininde değil, Şeytan´m dinindesin!» diyerek üzerine saldırıp onu öldürdü.[47]

Amr b. Haccac´ın Küfe Leşkerini Kışkırtıp Hep Bîrden Hücuma Kaldırması:

Amr b. Haccac, Küfe leşkerine bağırarak «Ey ahmaklar! Siz şehir süvarileri, kimlerle çarpışıyor biliyor musunuz? : Ölmeyi istiyen ve özleyen bir kavmla!

Hiç biriniz, onlarla ayrı ayrı çarpışmasın!

Onlar, azdırlar. Azala azala hiç kalmazlar! ,,

Vallahi, sizler, onlara birer taş atmış olsaydınız, hepsini öldürürdünüz!» dedi.

Ömer b. Sa´d «Doğru söyledin. Görüş, ancak senin görüşündür!» dedi ve Küfe leşkerine haber göndererek, kendilerinden bir adam, onlardan da bir adam meydana çıkıp tek tek çarpışma yerine, Hz. Hüseyin ve Eshabımn üzerine hep birden hücuma kalkmalarını emr etti.

Amr b, Haccac «Ey Küfeliler! Sizler itaatinizi ve cemaatınızı iltizam ve tercih ediniz.

Dinden çıkmış, îmam ve Öndere karşı aykırı harekete kalkışmış, olanların öldürülmesinde tereddüde düşmeyiniz!» dedi.

Hz. Hüseyin «Ey Amr b. Haccac! Sen, halkı, benim üzerime saldırmağa mı kışkırtıyorsun?

Biz, dinden çıktık ta, sizler mi onun üzerinde duruyorsunuz?!

Vallahi; canlarınızın alınacağı ve amellerinize göre öleceğiniz sırada, hangimizin dinden çıktığını, Cehenneme atılmağa ve orada yanmağa kimin daha elverişli ve müstahık olduğunu öğreneceksinizdir!» dedi.

Amr b. Haccac, sağ tarafdan, Ömer b. Sa´d de, Fırat tarafından hücuma geçtiler.

Bir müddet çarpıştılar.[48]

Müslim b. Avsece´nin Vurulup Şehid Düşmesi ve Hz. Hüseyin Hakkındaki Vasİyyeti:

Hz. Hüseyin´in ilk Esbabından olan Müslim b, Avsece, çarpışma sırasında vurulup yere" düştü.

Amr b. Haccac´la adamları dönüp gittikten sonra Hz. Hüseyin, Müslim b. Avsece´nin yanma vardı.

Müslim b. Avsece, son nefesini vermek üzre idi.

Hz. Hüseyin «Ey Müslim b. Avsece! Rabb´ın sana rahmet etsin!» dedi ve «.. Onlardan kimi, adadığım (şehidliği) ödedi. Kimisi de, bunu ödemeyi bekliyor.

Onlar, hiç bir suretle ahidlerini değiştirmediler. (Ahzab: 23)» âyetini okudu.

Habîb b. Müzahir de, onun yakınında bulunuyordu. «Ey Müslim! Vurulup düştüğün yerde taziyede bulunmak bana düştü.

Ben, seni Cennetle müjdelerim!» dedi.

Müslim b. Avsece, pek hafif ve zaif bir sesle, ona «Allah da, seni hayırla müjdelesin!» dedi.

Habib b. Müzahir «Eğer, şu saatlerimde izin sıra benim de sana gelip kavuşacağımı bilmeseydim, bütün arzu ve isteklerini yerine getirmek üzre bana vasiyyette bulunmanı arzu ederdim.

Çünki, sen, buna akrabalık ve din yönünde.ı lâyıksın ve ehliyetlisin.» dedi.

Müslim b. Avsece «Evet! Allah, seni rahmetile esirgesin. Benim, sana vasiyyetim şudur :» deyip elile Hz. Hüseyin´e işaret ederek «Onun yanında, önünde ölmendir!» dedi.

Habib b. Müzahir «Kabe´nin Rabb´ına and olsun ki: öyle yapacağım» dedi.

O sırada Müslim b. Avsece, ruhunu Allah´ına teslim etti.

Müslim b. Avsece´nin cariyesi «Ey İbn-i Avsececiğim! Eyvah Efendici-ğîm!» diyerek feryad edince, Amr b. Haccac´m adamları «Müslim b. Avse-ce´yi öldürmüşüz!» diye bağırıştılar.

Şebes b. Rİb´î başındaki adamlarından bazılarına «Anaları ağlayasıca-lar! Sizler, ancak, kendi ellerinizle kendinizi Öldürüyor, kendinizden başkaları için kendinizi zillete ve hakarete düşürüyor, Müslim b. Avsece gibi bir zatın öldürülmesile ferahlanıyor ve seviniyorsunuz!?

Kendisine itâât ve inkıyad ettiğim Allah´a yemin ederim ki: ben, onu. Müslümanlar içinde pek şerefli bir mevkide görmüşümdür,

Batı, onun Azerbeycan muharebesinde Müslüman süvarileri işi sona erdirmezden önce, müşriklerden altı´kişiyi öldürdüğünü görmüşümdür.

Siz, onun gibi bir zat öldürüldü diye mi ferahlanıyorsunuz?!» dedi.

. Müslim b. Avsece´yi» Müslim b. Abdullâh-ud Dıbâbî ile Abdurrahman b. Ebî Huşkâre şehid etmişti.[49]

Abdullah b. Umeyr´in Şehid Düşmesi:

Sol kol kumandanı Şimr b. Zilcevşen´in birlikleri de, her taraftan, Hz. Hüseyin ve Eshabma karşı hücuma geçtiler.

Yesar ve Salim adlarındaki kişileri ilk sıralarda öldürmüş bulunan Abdullah b. Umeyr, onlarla şiddetli çarpışmalar yaptı.

Hâni b. Sübeyt-ul Hadramî ile Bükeyr b. Hayy-üt Teymî birlikte hücum ederek onu şehid ettiler.

Hz. Hüseyin´in, Müslim b. Avsece´den sonra şehid olan ikinci Sahabîsi bu, oldu. [50]

Küfelilerin Ortalarına Alıp Şehid Ettikleri Dört Kahraman:

Ömer b. Hâlid-üs Saydâvî, Câbir b. Haris, Ömer b. Halid´in azadlıları Sa´d ve Mücemmi´ b. Abdullâh-ul Âizî, çarpışmanın başlarında kılıçlarını sıyırıp Küfe leşkerinin içlerine dalmışlardı.

Küfe leşkerleri, Onları, ortalarına aldılar. Onların arkadaşlarile irtibatlarını kestiler.

Abbas b. Ali, onları kurtarmak için hücuma geçti ise de, kurtaramadı. Küfe leşkerleri, onların hepsini bir yerde şehid ettiler. [51]

Küfe Süvarilerinin Bozguna Uğramalara:

Hz. Hüseyin´in Eshabı şiddetle çarpışıyorlar, hele otuz iki kişiden ibaret süvarileri, her taraftan hücuma kalkan Küfeli süvarilere kahramanca karşı koyuyorlar, onları bozup dağıtıyorlardı.

Küfe süvari birlikleri kumandanı Azre b. Kays, süvarilerinin her tarafta bozguna uğradığını görünce, Ömer b. Sa´d´e, Abdurrahman b. Hisn´ı gönderdi ve «Şu azıcık sayıdaki kişilerin süvarilerime yaptıklarını görmüyor musun? Piyade ve okçu birliklerini de, harekete geçirsen a!» dedi.

Ömer b. Sa´d, Şebes b. RibVye «Onların- üzerine sen yürümez misin?» dedi.

Şebes «Sübhânallâh!» Bütün Küfeliier ve Küfe büyüklerinden, okçuların bağında ona göndermek için benden başkasını bulamadın mı?» dedi.

gebeş, Hz. Hüseyin´le çarpışmayı zâten başından beri iyi görmüyordu.

Şebes b. Rib´î, gitmekten kaçınınca, Ömer b. Sa´d, onun yerine Husayn b. Nümeyr´i çağırdı. Onu, beş yüz okçu ile, Hz. Hüseyin´in üzerine gönderdi.

Bunlar, Hz. Hüseyin´le Eshabma ok yağdırmağa başlayınca, atlar, oklara dayanamadılar, sarsıldılar ve irleyemediler.

Bunun üzerine, hepsi de, atlarından inip yaya oldular.[52]

Hürr´ün Kahramanlığı ve Cesaretliliği:

Eyyub b. Mişrah-ül Hayvani der ki «Vallahi, Hürr b. Yezîd´in atım karnından bir okla ben vurmuştum. Biraz sonra, at, titredi, sarsıldı ve yüzünün üzeriıae kapandı.

Hürr, atın üzerinden bir arslan gibi yere sıçradı. Kılıcı elinde idi. (Beni mi korkutacaksın? Ben, Hürr b. Yezîd´im! Arslanlar topluluğunun en cesâ-retlisiyim!) diyordu.

Ben, onun kadar korkusuz, telaşsız hiç bir kimse görmedim! [53]

Hz. Hüseyin´e Vardım İçin Düa Eden ihtiyarlar:

Sa´d b. Ubeyde der ki «Küfelüerin, ihtiyarlarından bazıları, küçük bir tepe üzerinde dikilmişler, ağlayorlar ve (Ey Allah´ım! Sen, yardımını indir!) diyorlardı.

Onlara: (Ey Allah düşmanları! Onu, siz Küfeliier bu duruma düşürmedi-niz mi ki bir de tutup Ona yardım etmesini Allâh´dan istiyorsunuz?!) dedim.» [54]

Hz. Hüseyin´le Eshabınm Çadırlarının Ateşe Verilmesi:

Çarpışma, öğleye kadar şiddetle devam etti.

Çadırların sık ve birbirlerine dolaşık olması yüzünden Küfe leşkeri, onlara ancak cepheden, bir taraftan hücum edebiliyorlardı.

Ömer b. Sa´dr bunu görünce, çadırları bozmak, yıkmak ve onları, sağ-"dan, soldan kuşatmak için leşkerinden bir kısmını gönderdi.

Bunlar, çadırları açmak ve çadırlarda bulduklarım yağmalamakla uğraşırlarken, Hz. Hüseyin´in Eshabından üçer, dörder kişi, çadırların aralarında Küfelileri öldürüyorlar, yakından okla vurup yere seriyorlardı.

Buaun üzerine, Ömer b. Sa´d, leşkerine «Siz, ne çadırlara giriniz, ne de, onları bozmakla uğraşınız.

Sız, bütün çadırları ateşe verip yakınız!» diyerek emir verdi. Küfe leşkerleri, ateş getirip çadırları tutuşturdular.

Hz. Hüseyin, Eshabma «Bırakınız, varsınlar, onları yaksınlar. Çadırlar, tutuştukları zaman, bir ateş hattı hâsıl olur, oralardan size saldırmağa kadir olamazlar!» dedi.

Hz. Hüseyin´in dediği gibi de, oldu.

Küfe leşkerleri; Hz. Hüseyin´le Eshabını sağdan, soldan ve arkadan kuşatmak imkânım bulamadılar. Onlarla, ancak, tek cepheden çarpışma yapa büdiler. [55]

Ürnmü Vehb´in Şehid Edilmesi:

Abdullah b. Umeyr´in zevcesi Ümmü Vehb; kocası Abdullah´ın cesedi başına oturmuş, elile hem onun yüzünden tozları siliyor, hem de «Cennet, sana kutlu, Cennet nimetleri sana afiyet olsun!» diyordu.

Şimr b. Zilcevşen, uşağı Rüstem´e «Onun basma bir sırıkla vur!» dedi.

Rüstem, sırıkla vurup basuru parçalayınca, Ümmü Vehb, olduğu yerde can verdi. [56]

Hz. Hüseyin´in Çadırının, İçindekilerle Birlikte Yakılmak istenilmesi :

Şimr b. Zilcevşen, Hz. Hüseyin´in çadırına kadar ilerleyip nıızrağıyla vurdu ve «Bana ateş getiriniz! Şu çadırı, içindeki halk ile birlikte yakacağım!» diyerek bağırdı.

Kadınlar, feryad ederek çadırdan dışarı fırladılar.

Hz. Hüseyin «Ey îbn-i Zilcevşen! Sen, benim çadırımı, Ev halkımla" birlikte yakmak için ateş getirtiyorsun! Allah da, seni, Cehennem de yakar!» diyerek bağırdı.

Humeyd b. Müslim der ki «Şimr b. ZÜcevşan´e : (Sübhânallâh! Bu, senin için iyilik olmaz.

Sen, kendinde iki şeyi birleştirmek, yâni Allah´ın ateş azâbile azab etmek, çocukları ve kadınları öldürmek mi istiyor sun?!

Vallahi, senin bu şekilde Öldürmene, ne iş başındaki adamlar, ne de, vâ-lin razı olur!) dedim.

Şimr (Sen, kimsin?) diye sordu.

(Ben, kim olduğumu sama bildirecek değilim!) dedim. Beni tanır da, Sultan katında bana bir zarar verir diye korktum.

Şimr´in yanına benden daha sözü dinlenir bir adam, Şebes b. Rib´i geldi.

Ona: (Ben, senin sözünden daha kötü bir söz, şu durağından da, daha kötü bir durak görmedim!

Ayıp ve kusurlu iş, kadınlara mahsustur!) dedi.

Bunun üzerine, Şimr, utanır gibi oldu. Gitmek için döndüğü sırada Zü-heyr b. Kayn ile on kadar arkadaşı hücum ederek Şimr ile arkadaşlarını çadırların yanından dağıttılar ve uzaklaştırdılar. [57]

Namaz Kılmak İçin Yapılan Münâkaşa ve Habîb b. Muzâhir´in Şehid Edilmesi:

Ebû Sümâme Amr b. Abdullâh-üs Sâidî; Küfe leşkerinin kütle halinde Hz. Hüse; in´Ie Eshabına doğru her taraftan ilerleyip geldiklerini görünce, Hz. Hüseyin´e «Ey Ebû Abdullah! Varlığım, Sana feda olsun!

Ben, şuaların, gittikçe Sana yaklaştıklarını görüyorum. Vallahi, ben, İnşâallâh, Senin uğrunda ölmedikçe, Sen, ölmezsin!

Fakat, şu vakti girmiş olan öğle namazım da, kıldıktan sonra Rabb´ıma kavuşmayı isterdim!» dedi.

Hz. Hüseyin, başını kaldırıp semâya baktı ve «Namazı, iyi hatırlattın. Allah, seni, namaz kılıcı zikr edicilerden eylesin!

Evet! bu, vaktiLi başlangıcıdır. Sor onlara bakalım. Namazımızı kılıncay´a kadar bize müsâade ederler mi?» dedi.

Husayn b. Nümeyr «Onların namazı kabul olunmaz!» dedi.

Habîb b. Müzahir «Resûlullâh Aleyhisselâmm Hanedanından olanların namazı kabul olunmayacak ta, senin namazın mı kabul olunacak be hey eşek!» dedi.

Husayn b. Nümeyr, kızarak hücuma kalktı.

Habîb b. Müzahir, onu karşıladı. Atının yüzüne kılıçla çarptı. At, şahlandı. Husayn, atın üzerinden yere düştü.

Adamları yetişip Husayn´ı kurtardılar.

Habib b. Müzahir, onlarla bir müddet şiddetle çarpıştı.

Temîm oğullarından Büdeyl b, Sureym, ansızın Habîb´in başına kılıçla vurdu.

Temîm oğullarından başka birisi de, onu mızraklayıp yere düşürdü.

Husayn b. Nümeyr, gidip Habîb´in başına dikildi. Ona kılıçla vurdu durdu. Temîm!; iı.ıip Habîb´in başını kesti. Husayn «Onu öldürmekte sana ortağım!» dedi. ? Diğer Temîmî «Onu, benden başkası öldürmedi!» dedi.

Husayn «Onun başını bana ver de, atımın boynuna takayım ki halk, görsünler ve onun öldürülmesine katıldığımı bilsinler. Sonra, onu, sen alıp tbn-i, Ziyad´a götür. Ondan dolayı sana verilecek mükâfat bana lâzım değildir!» dedi.

Temîmî, yanaşmadı. Kavmi, araya girip Temîmî´yi ikna ettiler. Temîmî de, Habîb b. Muzâhir´in başını Husayn´a verdi. O da, atının boynuna taktı.

Husayn, Küfe´ye dönünce, başı, Temîmî´ye geri verdi.

Temîmî de, atının boynuna takarak îbn-i Ziyad´m köşküne götürdü.

Habîb b. Müzahir şehid edilince, Hz. Hüseyin, son derecede üzüldü ve sarsıldı.

«Bu hususta kendim için Allâh´dan sevap, Eshabım için de, hıfz-u himaye dilerim.» dedi.[58]

Babasının İntikamım Alan Genç

Habib b. Muzâhir´in, o zaman delikanlılık çağında .bulunan oğlu Kasım; babasının başı köşke götürülürken, görür. Süvariden ayrılmaz. Temîmî,, köşke girdikçe, onunla girer. Köş3cten çıktıkça, onunla çıkar.

Adam, şüphelenerek «Yavrucuğum! Sen, beni ne için takip ediyorsun?» diye sorar.

Kasım «Bir şey için değil!» der.

Adam «Hayır! Yavrucuğum! Bana, doğrusunu haber ver. Sen, beni ne için takip ediyorsun?» der.

Kasım, «Bu yanında bulunan bas, benim babamın başıdır. Onu, bana ver de gömeyim!» der.[59]

Hürr´ün Şehİd Düşmesi:

Hürr b. Yezîd ve Züheyr b. ,Kayn, Küfe leşkerile en şiddetli çarpışmalar yapıyorlardı.

Birisi, Küfe leşkerinin ortasuıa dalar, o biri, onu kurtarırdı! Bir müddet, bu şekilde savaştılar.

Küfe piyade birlikleri Hürr´ün üzerine üşüştüler ve en sonunda onu şe-hid ettiler. [60]

Hürr´ü, Ebülveddâk´ân şehid ettiği rivayet edilir. [61]

Kerbelâ´da Kılman Son Öğle Namazı:

Küfe leşkeri, bir ara çarpışmayı durdurdu, öğle namazını kıldılar.

Hz. Hüseyin de öğle namazını, Eshabma Salât-ı havf (korku halinde namaz) olarak kıldırdı.

Saîd b. Abdüllâh-ul Hanefi´nin Şehid Düşmesi

Öğleden sonra, çarpışma bütün şiddetile başladı. Küfe leşkeri, Hz. Hüseyin´in yanına kadar geldi.

Hz. Hüseyin´in Eshabından Saîd b. Abdullâh-ul Hanefî; Hz. Hüseyin´e sağdan, soldan atılan oklara kendisini hedef yapıp Hz. Hüseyin´i korumak için önüne dikildi! Okla vurulup yere düştü!

, Adam «yavrucuğum! Vali, onun gömülmesine razı olmaz. Ben, onu Öldürdüğüm için, valinin beni iyi bir mükâfatla mükafatlandırmasını istiyorum.» der.

Kasım «Fakat, Allah, sana -bundan dolayı cezanın ancak en kötüsünü verecektir!

Vallahi, sen, senden daha hayırlı olan bir zatı öldürdün!* der ve ağlar, Kasım, babasının katilini unutmaz.

Onu, bir gazada çadırında öğle vakti uyurken, kılıçla vurup öldürür. [62]

Züheyr b. Kayn´ın Şehid Düşmesi:

Züheyr b. Kayn «Ben, Züheyr´im! Ben, Kayn´ın oğluyum! Onları, Hüseyin´in üzerinden def eder, kovarım!» diyerek çarpışmakta idi.

Züheyr b. Kayn, bir ara, elile Hz. Hüseyin´in omuzuna dokundu ve «Yürü! Doğru yol gösterilmiş ve doğru yolu gösterici olarak! Bu gün, Peygamber Dedene, Kardeşin Hasan´a, Baban Aliyy-ül Murtazâ´ya, Çift kanadlı yiğit Amucan Cafer´e, Allah´ın Arslanı Diri şehid Hamza Amucana kavuşacaksın!» dedi.

Kesîr b. Abdullâh-uş Şâbî ile Muhacir b. Evs, ansızın saldırarak Züheyr´i şehid ettiler. [63]

Nâfi b. Hilâl´in Yakalanarak Şehfd r

Nâfi b. Hilâl, üzerinde ismi yazılı zehirli okları Küfe leşkerine atmakta îdi.

Bu oklarla onlardan on ikisini öldürdü, o kadarını da yaraladı. En sonunda vurulup iki kolu kırılarak esir edildi.

Onu, Şimr b. Zilcevşen´le adamları yakaladılar. Ömer b. Sa´d´in yanma götürdüler.

Ömer b. Sa´d «Yazık ettin kendine ey Nâfi! Ne yaptın, kendine böyle kıydın?!» dedi.

Nâfi «Rabb´ım, benim ne yapmak istediğimi biliyor!» dedi.

Onun yüzünden akam kanlar, sakalını ıslatmakta idi. Nâfi, o halinde «Vallahi, sizden on ikisini Öldürdüm. Bir o kadarını da, yaraladım. Cihad üzerinde kendimi kınamayorum.

Eğer, benim bir kolum sağlam kalaydı, siz, beni kolay kolay esir edemezdiniz!» dedi.

Şimr, Ömer b. Sa´d´e «Allah, sana iyilikler versin! Öldür şunu!» dedi. Ömer «Onu, sen getirdin. İstersen, sen öldür!» dedi. Şimr, kılıcım sıyırdı.

Nâfi «Vallahi, sen, Müslümanlardan olsaydın, bizim kanlarımıza girmiş olarak Allah´ın huzuruna çıkmak sana güc gelirdi!

Hamd olsun Allah´a ki ölümümüzü, en şerli ve yaramaz kullarının ellerinde takdir ve böylece, bizlere şehidlik nasîb etti!» dedi.

Şimr, Nâfi´in yanıoa geldi ve : «Dağılınız Allah düşmanları! Dağılanız Şîmr´in başından! 0, kılıçla vurur sizi kaçirmaz.

Sizin için bir felâket, bir zehirdir ve çok acıdır o!» diyerek kılıçla vurup Nafi´i şehid etti. [64]

Hz. Hüseyin´in Önünde Kendilerini Bireir Birer Feda- Eden Kahramanlar :

Hz. Hüseyin´in Eshabı, Küfe leşkerinin başlarına yığıldıklarını görüp onlara karşı ne Hz. Hüseyin´i, ne de, kendilerini koruyamayacaklarını anlayınca, Hz. Hüseyin´in önünde ölme yarışma giriştiler.

Gifârîlerden Abdullah b. Azre ile Abdurrahman b. Azre, Hz. Hüseyin´in yanına gelip «Ey Ebû Abdullah! Sana selâm olsun! Biz, düşmanla Senin arana gerilip Seni, düşmanından korumak ve Senin önünde ölmek istiyoruz!» dediler.

Hz. Hüseyin «Hoş geldiniz! Yakınıma geliniz!» dedi. Geldiler ve Hz. Hüseyin´in yanında çarpışmağa giriştiler.

CâbirÜerden, bir anadan doğma ve aynı zamanda Amuca oğulları olan Seyf b. Haris ile Mâlik b. Abd isimlerinde iki genç, Hz. Hüseyin´in yanma geldiler. Ağlayorlardı.

Hz. Hüseyin, onlara «Ey kardeşimin oğulları! Ağlamayınız. Vallahi, biraz sonra, gözlerinizin aydın olacağını, sevineceğinizi umarım!» dedi.

Gençler «Allah, bizi, Sana feda etsin! Hayır! Vallahi, biz, kendimize ağ-lamayoruz. Senin, her taraftan kuşatıldığını ve bizim de, Seni korumağa güc yetiremiyeceğünizi görüyor, Sana ağlayoruz!» dediler.

Hz. Hüseyin «Ey kardeşimin oğulları! Siz, bu yolda bana nasıl iyilik yaptınız ve derd ortaklığı ettinizse, Allah da, sizi Müttakîlerin en güzel mükâ-fatlarile mükâfatlandırsın!» diyerek düa etti.

. Hanzala b. Es´ad-üs Şibâmî gelip Hz. Hüseyin´in önüne dikildi. Küfe leş-kerine, Kur´ân-i kerîmin :

«Ey kavmim! Doğrusu, ben, o sürü sürü fırkaların gününe misal vermenizden, Nuh Kavminin Ad´in, Semüd´un ve daha sonrakilerin hali gibi bir maceraya sapıp felâkete uğramanızdan korkuyorum.

Yoksa, Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir.

Ky kavmim! Doğrusu, ben, size karşı o bağrışıp çağrışma günü olan Kıyamet gününden, o gün uğrayacağınız azabın dehşetinden endişe etmekteyim.

O gün, hisap yerini arkanızda bırakarak Cehenneme döneceğiniz gündür. O gün, sizi Allah´ın azabından hiç bir kurtarıcı yoktur.

Allah, kimi, şaşırtırsa, onun yolunu bir doğrultacak ta yoktur. (Ahzab -30-33) âyetlerini okuduktan ve «Geliniz, Hüseyin´le çarpışmayınız!» dedikten sonra, sözlerini Tâhâ sûresinin 61 inci âyetinin sonu olan :

«Sonra, Allah, azab ile sizin kökünüzü kurutur! Allah´a karşı yalan uyduran herkes, muhakkak, hüsrana uğramıştır!» tehdidile bitirdi.

Hz. Hüseyin, ona «Ey îbn-i Es´adl Allah, seni rahnıetile esirgesin!

Onlar, senin kabule davet ettiğin hakkı red ve inkâr ettikleri, seni ve arkadaşlarını öldürmeyi mubah sayarak ayaklandıkları ve bir çok sâlih kardeşlerini de, vurup öldürdükleri halde, senin Öğütünü nasıl dinler Ve geri dururlar?» dedi.

Ibn-i Es´ad «Doğru söyledin! Sana kurban olayım. Sen, benden daha iyi bilirsin ve bunu bilmeğe daha lâyıksın.

Artık, Ahirete gitsek te, kardeşlerimize kavuşsak olmaz mı?» dedi.

Hz. Hüseyin «Git! dünyadan ve dünyadakilerden hayırlı olan imtihansız ve ihtilasız mülke!» dedi.

Ibn-i Es´ad «Ebû Abdullah! Sana ve Senin Ehl-i Beyt´ine selâm olsun!

Allah, bizi Cennette kavuştursun, buluştursun!» dedi.

Hz. Hüseyin «âmin! Âmin!» dedi.

îbn-i Es´ad, ilerleyip çarpışa çarpışa şehid oldu.

îbn-i Es´ad´dan sonra Câbirî gençler de Hz. Hüseyin´e yönelip «Selâm Sana ey Resûlullâh´ın oğlu!» dediler ve ilerlediler.

Hz. Hüseyin «Allah´ın selâm ve rahmeti sizlere de olsun!» dedi. Bunlar da, çarpışa çarpışa şehid oldular.

Abis b. Ebî Şebîb-üş Şâkirî, yanında gakir´in âzadlısı §evzeb bulunduğu halde, Hz. Hüseyin´e doğru geldi.

Abis, Şevzeb´e «Ey Şevzeb! Seci, ne yapmayı düşünüyorsun?» diye sordu.

Şevzeb «Ne yapacağım: Resûlullâh´ın kızının oğlunun yanında Seninle birlikte ölünceye kadar çarpışacağım!» dedi.

Abis «Sen, bu düşüncede ve kararda isen, Ebû Abdullah´ın önüne var. O, diğer Eshabına yaptığı gibi, senin arkandan da Senin için Allâh´dan ecir dilesin. Senin için ben de, ecir dilerim.

Keski, o saatte benim yanımda da, benim için Allâh´dan ecir dileyecek bir kimse bulunsaydı! Ben, buna senden daha lâyıktım.

Bize takdir olunan her şeyden dolayı kendimiz için ecir dileyeceğimiz gün, bu günden ibarettir.

Bu günden sonra amel yok, ancak hisab var!» dedi.

Şevzeb, Hz. Hüseyin´in yanına vardı. Selâm verdikten sonra ilerleyip çarpışmağa girişti. Çarpışa çarpışa şehid oldu.

Abis, Hz. Hüseyin´e «Ey Ebû Abdullah! Vallahi, yer yüzünde yakın veya uzak, bana, Senden daha sevgili, Senden daha üstün bir varlık yoktur.

Eğer, Senden zulüm ve ölümü kaldırmak için canımı ve kanımı feda etmekten daha üstün bir şeye mâlik ve kadir olsaydım, onu da, feda ederdim!

Selâm olsun Sana ey Ebû Abdullah!

Ben şehadet ederim ki: Sen de doğru yoldaşındır, Senin baban da, doğru yolda idi!» dedikten sonra kılıcını sıyırıp Küfe leşkerine doğru gitti.

O gün, Kerbelâ´da bulunmuş olan Rebi´ b. Temîm der ki «Âbis´i, gelirken görünce, tanıdım.

Kendisi, bir çak harplerde bulunmuştu. Halkın en cesaretlisi idi.

(Ey halk! Bu, arslanların arslanıdır! Bu, İbn-i Ebî Şebîb´dir. Sakın, hiç biriniz ona karşı varmasın!) dedim.

Abis (Yok mu adama karşı çıkacak bir adam!) diyerek haykırıyordu. Ömer b. Sa´d (Onu, taşa tutunuz!) diye emr etti.

Abis, her taraftan taş yağmuruna tutulduğunu görünce, zırhını sırtından, miğferini başından çıkarıp attı ve Küfe leşkerinin üzerine yürüdü.

Vallahi, onun; Küfe leşkerinden iki yüzden fazlasını Önüne katıp kovaladığını gördüm!

Sonra, onu, her tarafından kuşattılar. En sonunda öldürüldü.

Onun basını bir çok adamların ellerinde gördüm ki onlardan her biri (Bunu, ben öldürdüm!), (Bunu, ben Öldürdüm!) diyordu.

Ömer b. Sa´d, gelip (Çekişmeyiniz. Bu, bir tek mızrak demirile Ölmemiş-tir!) deyince, bu söz, onları susturmağa ve aralarını ayırmağa, anlaşmazlıkları halle kâfi geldi.» [65]

Dahhâk b. Abdullah´ın Kerbelâ´dan Kaçıp Canını Kurtarması:

Dahhâk b. Abdullâh-ul Mışrakî der ki «Hüseyin´in Eshabının şehid olduklarım, kendisinin yanında Süveyd b. Amr-ul Has´amî ile Beşîr b. Amr-ül Hadramîden başka kimse kalmadığını, sıra Hüseyin´e ve Ev halkına gelip dayandığını görünce «Ey ResûluIIâh´ın oğlu! Aramızda ne konuştuğumuzu biliyorsun: ben, Sana (Senin yanında çarpışanlar bulundukça, ben de, yanında çarpışırım! Yanında çarpışan kimse göremeyince de, yanından ayrılıp gitmem bana helâl ve serbest olmalıdır!) demiştim. Sen de bana (Olur!) demiştin, dedim.

Hüseyin (Doğru söylüyorsun ama, nasıl kurtula bileceksin? Eğer, buna gücün yeterse, dönüp gitmekte serbestsin!) dedi.

Atımın yanına vardım.

Arkadaşlarımın, atlarını sinirlediklerini gördüğüm sırada, ben, atımı, arkadaşlarımın çadırları arasındaki bir çadıra sokmuş, kendim piyade olarak çarpışmıştım.

Hüseyin´in önünde iki kişi vurulup şehid olduğu, başka birisinin de, eli kesildiği zaman, Hüseyin, bana tekrar tekrar (Sen de çolak olma. Allah, senin elini kesmesin!

Allah, seni de, Peygamberinin Ehl-i Beyt´inin mükâfatile mükâfatlandırsın!) dedi.

Bana izin verdiği zaman, atımı çadırdan çıkarıp üzerine atladım.

Kendimi, iyice berkiştirdikten sonra tepip dört nala kaldırdım. Dolu dizgin Küfe leşkerinin ortalarına daldım. Küfe leşkeri, ikiye bölünerek bana yol açmak zorunda kaldılar.

Onlardan on beş kişi peşime düştü. Fırat yakınlarında bulunan Şüfeyye köyüne eriştiğim zaman, bana kavuştular.

Onlara doğru dönünce, Kesîr b. Abdullâh-uş Şâbî, Eyyub b. Mişrah-ul Hayvani ve Kays b. Abdullâh-üs Sâidî, beni tanıdı. Arkadaşlarına (Bu, Dahhâk b. Abdullâh-üI Mişrakî´dir. Amucamızm oğludur bu!

Size, Allah aşkına and veriyoruz, vaz geçiniz şundan!) dediler.

Onların yanında bulunanlardan, Temim oğullarından üç kişi (Olur! Vallahi, kardeşlerimizin, adamlarından vaz geçilmesi hakkındaki davetlerini biz kabul edeceğiz!) dediler.

Temîmîler, böyle, dostlarımın teklifini kabul edince, o birleri de, kabul ettiler.

Böylece, Allah, beni onların ellerinden kurtardı.» [66]

Okçu Ebüşşa´sâ´m Şehld Oluşu:

Ebüşşa´sâ Yezîd b. Ziyad-ül Kindi, iyi ok atıcı idi.

Ömer b. Sa´d; Hz. Hüseyin´in tekliflerini kabul etmediği zaman, Hz. Hüseyin tarafına geçmişti.

Ebüşşa´sâ, Hz. Hüseyin´in önünde iki dizi üzerine gelerek yüz ok attı.

Ebüşşa´sâ, ok atarkea «Ben, Arcele atlısı îbn-i Behdele´yim!» der, Hz. Hüseyin de «Allah´ım! Onun. attığı oku rast getir! Mükâfatını da, Cennet kıl!» diyerek düa ederdi.

Ebüşşa´sâ, her oku attıkça, ayağa kalkar, bakardı.

Bütün oklarını böylece atıp tüketti. Kendisi de şehid oldu. [67]

Aliyyül-Ekber´in Şehid Oluşu:

Hz. Hüseyin´in yanındaki Eshabıridan en sonraya kalan, Süveyd b. Amr-ul Has´amî idi. Ehl-i Beyt´inden ilk şehid olam da, büyük oğlu Aliyy-ül Ek-ber´di.

Aliyy-ül Ekber, Küfe Ieşkerine zaman zaman saldırmakta idi. [68] Saldırırken de «Ben, Ali b. Hüseyin b. Ali´yim!

Beytüllâh´ın Rabb´ına and olsun ki: biz; Peygamber´e; Şimr´den, Şe-bes´den ve Babası Belirsiz´in oğlu´ndan daha yakın, ve daha önce geliriz-dir! [69]

Vallahi, bizim hakkımızda, Babası Belirsiz´in oğlu, emir ve hüküm veremez!» diyerek Recez söylemekte idî. [70]

Iraklılardan bir adam, onu emân dilemeğe davet etti ve «Sen, Mü´minler Emîr´i Yezîd b. Muaviye´nin akrabası olduğun için, biz bu akrabalığı gözetmek istiyoruz.

İstersen, sana emân verelim, seni öldürmeyelim?» dedi.

Aliyy-ül Ekber «Resûlullâh Aleyhisselâm ile olan akrabalık, gözetilmeğe daha lâyıktı!» dedi. [71]

Ali b. Hüseyin, zaman zaman yukariki Recezi söyleyerek Küfe leşkerine saldırdığı sırada, Mürre b. Munkız, b. Nûman «Eğer, o, bana rastlar ve bu yaptığı gibi yaparsa, onun babasını ağlatmazsam, Araplar, beni kınasın!» dedi.

Ali b. Hüseyin, yine Küfe leşkerine kılıçla saldırırken, Mürre b. Münkız, önünü kesti ve onu mızraklayıp yere düşürdü. Küfe leşkeri, üzerine üşüşerek kılıçlarile parçaladılar.

Humeyd b. Müslim-ül Ezdî der ki «O gün, Hüseyin´den kulağımla işittim. Diyordu ki : (Oğulcağızım! Allah, seni öldüren kavmi öldürsün!

Onlar, Rahman olan Allah´a karşı ayaklandılar ve Resûluüâh´a olan hürmeti, saygıyı kaldırdılar!

Senden sonra, dünya, bana bir toprak yığınıdır!)

Doğan güneş gibi bir kadının, Ali´nin yanına doğru koşarak geldiğini de, gördüm. (Eyvah! Kardeşciğim! Kardeşimin oğlu!) diyerek feryad ediyordu.

Onun, kim olduğunu sordum.

(Resûlullâh´m kızı Fatıma´nın kızı Zeyneb´dir.) denildi.

Zeyneb, Ali´nin cesedinin yanına gelince, üzerine kapandı.

Hüseyin, geldi. Onu, elinden tutup çadıra kadar götürdü. Sonra, oğlunun yanına geldi. Gençler de, onun yanma geldiler.

Gençlere (Kardeşinizi taşıyınız!) dedi. Onu, vurulup düştüğü yerden kaldırdılar. Önünde çarpıştıkları çadırlarının önüae kadar taşıyıp oraya koydular.[72]

Abdullah b. Müslim´in Alnından ve Göğsünden Okla Vurulup Şelıid Edilmesi i

Küfe leşkeri arasından Amr b. Subeyh-us Saydâvî, Abdullah b. Müslim b. Akîl´e bir ok attı.

Abdullah, alnını avucu ile korumak isteyince, ok, avucunu, onun alnma mıhladı.

Abdullah, elini, ahundan ayıramadı. [73]

Avucunun, alnında mıhlanıp kaldığını görünce : «Ey AUâh´un! Bizi yalnız bırakmak ve zillete düşürmek istediler.

Bizi vurup öldürdükleri gibi, Sen de, onları öldür!

Bizi zillete düşürdükleri gibi, Sen de, onları zillete düşür!> dedi. [74]

Amr b. Subeyh, attığı ikinci okla onun göğsünü, kalbini yardı. Küfe leşken, yok etmek için her taraf dan onun üzerine üşüştüler.[75]

Ard Arda Şehid Edilen EhU Beyt Gençleri:

Küfe leşkerinden Abdullah b. Kutbet-üt Tâî, hücum edip Avn b. Abdullah, b. Cafer´i şehid etti.

Amir b. Nehşel-üt Teymî, saldırarak Muhammed b. Abdullah, b. Cafer´i şehid etti.

. Osman b. Halici, b. Üseyr-ül Cühenî ile Bişr b. Savt (Havt)-ül Hemdânî, Abdurrahman b. Akîl´i şehid ettiler.

Abdullah b. Azret ül Has´amî. Cafer b. Akîl´i okla vurup şehid etti.

Humeyd b. Müslim der ki «Bir genç, bize doğru geliyordu ki yüzü, sanki, ay parçası idi. Elinde kılıç, üzerinde gömlek ve izar (pelerin) vardı.

Ayak sandallarından birisinin bağı kopmuştu. Hangisinin kopuk olduğunu unuttuin. Belki de, solu kopuktu.

Bana, Amr b. Sa´d b. Nüfeyi-ül Ezdî (Vallahi, bunun üzerine saldıracağım!) dedi.

(Sübhânallâh! Onu, kuşatmış olduğunu gördüğün şu leşkerin öldürmeleri sana yetmiyor mu ki, bir de, ona, sen saldırmak istiyorsun?!) dedim.

(Vallahi, onun üzerine saldıracağım!) dedi ve saldırdı. Onun başına ki-hçla varmadıkça, dönmedi.

Başına kılıç vurulunca, genç (Amucaciğım!) diyerek yüzünün üstüne düştü.

Hüseyin, kızdı. Bir anda şahin gibi yetişti. Kükremiş arslan saldırısıyla Amr b. Sa´d´e saldırdı. Kılıçla ona şiddetli bir darbe indirdi.

Amr, kolu ile korundu ve çığlık kopardı.

Küfe süvarileri, Amr´ı, Hüseyin´den kurtarmak için hücuma geçtilerse de, Amr´ın parmaklarından can çekilmekte idî ve öldü, gitti.

Meydan aralaşınca, Hüseyin´in, gencin başına varıp dikildiğini, o sırada gencin de, ayaklarından can çekilmekte olduğunu gördüm.

Hüseyin : (Kahr olsun seni öldüren kavm!

Kıyamet gününde onların hasmı, senia Ceddindir!

Vallahi, sen, Amucanı güc yetiremiyeceği bir işe seslenerek çağırdın.

Halbuki o, senin dâvetine icabet etse de, etmese de, sana bir faydası olmayacaktır!

Vallahi, onun düşmanları çoğaldı, yardımcıları azaldı!) dedikten sonra genci yerden kucaklayıp kaldırdı. Gencin göğsünü, göğsüne bastırdı. Ayaklarının yerde süründüğünü gördüm.

Kendi kendime : (Bunu götürüp te, ne yapacak acebâ?) dedim.

Onu da, oğlu Ali b. Hüseyin´in yanına götürüp bıraktı.

Bu gencin kim olduğunu sordum.

(Of Kasım b. Hasan, b. Ali, b. Ebî Tâlib´dir!) denildi.» [76]

Hz. Hüseyin´in Yargun Düşüp Bir Müddet Olduğu Yerde Kalması:

Hz. Hüseyin, uzunca bir müddet olduğu yerde hareketsiz kaldı.

Küfe leşkerinden bir adam, Onun yanına kadar vardı. Onu öldürmeyi üzerine almaktaki günahın ağırlığını düşünerek geri döndü.

Beddâ* oğullarından Mâlik b. Nüseyr Bişr-ül Kindi, Hz. Hüseyin´in yanma varıp başıına kılıçla vurdu.

Kılıç, başındaki külahı kesti ve başına battı. Başından kanlar akmağa başladı. Külah, kanla doldu.

Hz. Hüseyin, ona «Bir şey yeme, içme! Yiyecek içecek bulma!

Allah, seni zâlimler güruhu ile haşr etsin!» dedi.

Başındaki külahı atıp bir takye istedi. Onu giydi ve üzerine sarık sardı. Yorgun düşüp olduğu yerde kaldı.

Mâlik b. Nüseyr, gelip Hz. Hüseyin´in atmış olduğu deniz koyunu yününden dokunmuş külahı aldı. [77]

Mâlik b. Nüseyr´in Akıbeti:

Mâlik b. Nüseyr, evine dönünce, karısı Ümmü Abdullah´a «Gel şu külahın kânını yıka!» demiş, kadın ise «Sen, Resûlullâh´ın kızının oğlunu soyup onu evime mi soktun? Çıkar, götür oau, benden uzaklaştır;» diyerek kınamış, azarlamiştır.

Kendi adamlarının anlattıklarına göre: Mâlik b. Nüseyr; Muhtar tarafından öldürülünceye kadar fakirlik ve yoksulluktan kurtulamamıştır.[78]

Hz. Hüseyin´in Kucağında Okla Vurulan Yavrusu:

Hz. Hüseyin, bir ara, küçük yavrusu Abdullah, dizinde, kucağında olduğu halde, oturuyordu. [79]

Abdullah, o zaman üç yaşında idi.

Küfe leşkerinin attıkları oklar, Hz. Hüseyin´in sağuna, soluna, önüne ve arkasına düşüyordu. [80]

Esed oğullarından bir adam, bir ok atarak (Abdullah´ı boğazından vurdu.

Hz. Hüseyin, kanla dolan avuçlarını yere boşalttı. Yer, kanı sordu.

«Yâ Rab! Bize, göklerden yardım etmeyeceksen, hakkımızda ondan daha hayırlısını ihsan et!

Şu zâlim kişilerden de, bizim intikamımızı al! [81]

Ey Allah´ım! Bunlarla ve kavmımızdan olanlarla aramızda Sen hükmünü ver!

Yardım etmek için bizi çağırdılar. Sonra da, tutup bizi öldürüyorlar!» dedi. [82]

Hz. Hüseyin, yavrusunun boğazına saplanan oku çekip attıktan sonra, elile kanını silerken de «Vallahi, sen, Allah katında, Salih Peygamberin Devesinden daha şerefli ve kıymetlisin.

Muhammed Aleyhisselâm da, Allah katında Salih Peygamberden daha üstün ve kıymetlidir!» diyordu. [83]

Sonra, bir bez getirtti. Bezi yırtıp çocuğu ona sardı. Kılıcını sıyırarak tekrar çarpışmağa girişti. [84]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 121-122.

[2] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 122.

[3] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 122.

[4] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 123.

[5] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 123.

[6] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 123-124.

[7] Taberi-Tarih c. 6, s. 235-237 124

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 124.

[8] Dineveri-Ki abu l´ahbar s. 254

[9] İbn-i Abd-i Rabbih-îkdülferid c. 3, s. 217

[10] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 125.

[11] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 254

[12] Zehebi-Âİamünnübelâ c. 3, s. 202

[13] Dîneveri-Kitabül´ahbar s. 254-255

[14] Zehebi-Âlâm. c. 3, s. 202

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 125-126.

[15] Taberi-Tarih c. 8, s. 222

[16] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 256

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 126.

[17] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 126-127.

[18] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 127-128..

[19] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 128-129.

[20] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 129-130.

[21] Taberi-Tarih c. 6, s. 237-239

[22] Zehebi-Alâmünnübelâ t. 3, s. 2G2

[23] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 130-131.

[24] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 131-132.

[25] TaJberi-Tarih c. 6, s. 239-240

[26] Dineveri-Kjtabül´ahbar s. 256

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 133-134.

[27] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 134-135.

[28] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 136.

[29] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 136.

[30] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 137.

[31] Taberi-Tarih c. ´e, s. 240-243

[32] Zehebî-Alâmünnübelâ c. 3, s. 203

[33] Zehebİ-Tarihul´islam c. 3, s. 53

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 137-142.

[34] Zehebî-TarihuJ´islam c. 3, s, 53, Ibtı-i Esîr-El kâmil c. i, s. 118

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 142.

[35] Tataerî-Tarih c. 6, s, 243-244

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 142-144.

[36] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 144-146.

[37] Taberi-Tarih c. 6, s. 244-245

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 146-147.

[38] Ibn-i Abd-i Rabbih-Ikdülferîd c. 2, s. 218, Zehebî?Âlâm, c. 3, s. 210

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 147.

[39] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 147.

[40] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 147-149.

[41] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 149.

[42] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 149-150.

[43] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 150.

[44] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 150-152.

[45] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 152.

[46] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 152.

[47] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 152-153.

[48] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 153.

[49] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 152-155.

[50] Taberi - Tarih c. 6, s. 245-249

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 155.

[51] Taberi - Tarih c. 6, s. 255

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 155.

[52] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 155-156.

[53] Taberi - Tarih c. 6, s. 249-250

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 156.

[54] Taberi - Tarih c. 6, s. 222

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 156.

[55] Taberi - Tarih c. 6, s. 222

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 156-157.

[56] Taberi - Tarih c. 6, s. 222

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 157.

[57] Taberi - Tarih c. 6, s. 222

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 157-158.

[58] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 158-159.

[59] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 159-160.

[60] Taberi - Tarih c. 6, s. 250-252

[61] Taberi - Tarih c. 6, s. 250

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 160.

[62] Taberi - Tarih c. 6, s. 252.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 160.

[63] Taberi - Tarih c. 6, s. 252.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 161.

[64] Taberi - Tarih c. 6, s. 252.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 161-162.

[65] Taberi - Tarih c. 6, s. 252.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 162-165.

[66] Taberi - Tarih c. 6, s. 252.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 165-166.

[67] Taberi - Tarih c. 6, s. 252.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 166.

[68] Taberi-Tarih c. 6, s. 25O-256

[69] Mus´ab-üzzübeyri-Neseb-i -Kureyş s. 57

[70] Taberi-Tarfrüi ç. 6, s. 256

[71] Mus´ab-üzzübeyrî-Neseb-i Kureyş s. 57

[72] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 166-167.

[73] Taberi-Tarih c. 8, s. 2S6

[74] Taberi-Tarih c. 7, s. 129

[75] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 168.

[76] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 168-169.

[77] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 169-170.

[78] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 170.

[79] Taberi-Tarih c. 6, s. 256-257

[80] Zehebi-S Âlâmünnübelâ c. 3, s. 203

[81] Taberi-Tarüı c. 6, s. 257

[82] Taberi-Tarüı c. 6, s. 220, Zehebî-Alâm c. 3, s. 208

[83] Yakubî-Tarih c. 2, s. 245

[84] Taberi-Tarih c. 6, s. 220

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 170-171.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • İzin verilen HTML etiketleri: <a> <em> <strong> <cite> <code> <ul> <ol> <li> <dl> <dt> <dd> <img> <b> <center>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünürler.

Biçimlendirme seçenekleri hakkında daha fazla bilgi

Son yorumlar