Bedir Gazası

Bedir Gazası

Gazânın Adı ve Mevkii

Mekke ile Medine arasında bulunan[1] Bedir hakkında çeşitli rivayetler olup, bir su kuyusunun veya onu kazanın ismi olduğu bildirilmektedir.[2]

Kureyş müşrikleriyle yapılan ilk savaşın yeri olan Bedir´in Medine´ye uzaklığı;

Medine´den Zâtülceyş´e kadar bir berid,

Zâtülceyş´ten Abud´a kadar bir berid,

Abud´dan Merg´a kadar bir berid,

Merg´dan Munsarafa kadar bir berid,

Mun sarartan Zâti Eczal´e kadar bir berid,

Zâti Eczal´den Ma´lâfa kadar bir berid,

Ma´lât´tan Üseyl´e kadar da bir berid olmak üzere, 7[3] beridliktir.[4]

Kur´ân-ı Kerîm´e Göre Bedir Seferinin Gayesi

Ku

r´ân-ı Kerîm´e göre; Bedir seferinin gayesi, müşriklerle çarpışıp onların İslâmiyete karşı olan mukavemetlerini kırmak, İslâmiyetin tutunmasını ve yayılmasını sağlamak, müşrikliği ortadan kaldır­maktı.

Nitekim, bu gerçek, Kur´ân-ı Kerîm´de şöyle açıklanır:

"Hani, Allah, size iki taifeden birinin muhakkak sizin olacağını va´d etmişti. Siz ise, kuvveti ve silahı bulunmayanın (ticaret kervanının) size nasip olmasını arzu ediyordunuz. Halbuki Allah, emirleriyle, hakkı açığa vurmayı, kâfirlerin kökünü kesmeyi, hakkı yerleştirmeyi, bâtılı ortadan kaldırmayı istiyordu-mücrimler hoşlanmasa da!"[5]

Bedir´de yapılacak çarpışmada müşriklerin bozulup kaçacakları da, Peygamberimiz Aleyhisselam daha Mekke´de iken, Yüce Allah tarafından:

"Yakında o cemaat bozulacak, arkalarını dönüp kaçacaklar!"[6] buyurularak haber verilmiş bulunuy­ordu.

Hz. Ömer der ki:

"Bu âyet nazil olduğu zaman, kendi kendime:

´Acaba hangi cemaat bozguna uğratılacak ve kimlere galebe çalınacak?!´ demiştim.

Bedir günü gelip de Resûlullah´ın zırhını giyinmiş olduğu halde bu âyeti okuduğunu görünce, anladım ki, Yüce Allah meğer Kureyş müşriklerini bozguna uğratacakmış!"[7]

Bedir Seferinin Gayesini Açıklamamanın Sebebi

Kureyş müşrikleriyle Bedir´de savaşılacağı Müslümanlara Peygamberimiz Aleyhisselam tarafından önceden açıkça ve kesin olarak haber verilmiş olsaydı, muhakkak, anlaşmazlığa düşülecekti.

Bu gerçeğe de, Kur´ân-ı Kerîm´de şöyle değinilir

"O vakit, siz vadinin yakın bir kenarında idiniz.

Onlar (Kureyş müşrikleri de, aynı yerin) uzak bir kıyısında,

Kervan ise (sizden) daha aşağıda(ki sahil tarafında) idiler.

Eğer böyle muayyen bir yerde buluşmak hususunda sözleşmiş olsaydınız, muhakkak ki ihtilafa düşerdiniz.

Fakat, işlenmesi gerekli olan emri yerine getirmek için (Allah böyle yaptı); tâ ki helak olan apaçık bir delilden (gözü ile gördükten) sonra helak olsun, diri kalan da apaçık bir delilden (gözü ile gördükten) sonra hayatta kalsın!

Şüphe yok ki, Allah herşeyi işiten, herşeyi bilendir."[8]

Nitekim, Müslümanlardan, hakikat belli olduktan; Bedir´de Kureyş müşriki eriyle çarpışılacağı açık­landıktan sonra bile, çarpışmaya ölüme sürüklenir gibi isteksiz gidenler olduğu gibi,[9] kervan üzerine gidildiğini sanarak daha Medine´de iken ağırdan alan, hatta seferden geri kalanlar da vardı.[10]

Bilakis, müşriklerle çarpışıp şehit olmak için Bedir seferine katılmaya can atanlar ve bu yolda babalarıyla kur´a çekişenler de vardı. Nitekim, Sa´d b. Hayseme, babasına:

"Eğer bu seferin mükâfatı Cennetten başka birşey olsaydı, senden geri kalırdım! Ben burada bana şehitlik nasip olmasını umuyorum!" demişti. Babası Hayseme ise:

"Sen benden geri kal da, hamile kadınının yanında bulun!" dediği zaman Sa´d kabul etmemiş, Hayseme:

"İkimizden birisinin herhalde burada kalması lazım!" deyince de, aralarında kur´a çekmişler, kur´a Sa´d´a çıkmış, Bedir savaşına katılarak muradına ermiştir![11] Allah ondan razı olsun!

Ebu Ümâme b. Sa´lebe de hasta bulunan annesini bırakarak Bedir seferine katılmak istediği zaman, dayısı Ebu Bürde b. Niyar:

"Sen ananın yanında otur da, onunla ilgilen!" demiş, o da:

"Kızkardeşinin yanında sen otur da, onunla ilgilen!" diyerek karşılık vermiş; durum Peygamberimiz Aleyhisselama duyurulunca, Peygamberimiz Aleyhisselam Ebu Ümâme´ye annesinin yanında kalmasını emretmişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam Bedir savaşından döndüğü sırada Ebu Ümâme´nin annesi ölmüş ve cenaze namazı Peygamberimiz Aleyhisselam tarafından kıldırılmıştır.[12]

Henüz Müslüman olmamış bulunan Hubeyb b. Yesaf da, Kureyş müşriki eriyle çarpışılacağım anlayıp, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Kavmim benim savaşta ne derece başarılı olduğumu ve düşmanın bağrında yaralar açan bir kahraman olduğumu bilir.

Ben, Müslüman olmaksızın, ganimet maksadıyla senin yanında çarpışayım?" demişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:

"Hayır! Sen önce Müslüman ol! Sonra da, çarpış!" buyurdu.[13]

Bedir´de Kureyş müşrikleriyle çarpışılacağım, yalnız erkeklerden değil, kadınlardan da bilenler vardı.

Ümmü Varaka Hatun bunlar arasında idi.

Ümmü Varaka Hatun, Bedir seferine çıkılırken, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Bana izin ver de, seninle birlikte ben de çıkayım.

Yaralarınızı tedavi eder, hastalananlarınıza bakarım.

Olur ki, Allah beni şehitliğe erdirir!" demişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:

"Sen evinde Kur´ân oku! Muhakkak ki, Allah sana şehitlik nasip eder!" buyurdu; ve onu Şehide diye anardı.[14]

Allah ondan razı olsun![15]

Bedir Savaşında Sözkonusu Olan Kervan

Hicretin 2. yılında Kureyş kabilelerinden kadın erkek herkesin sermaye veya mal koyarak katıldığı 50.000 dinar kadar sermayeli, 1000 develik mal yüklü büyük ticaret kervanı, Şam´ın Gazze pazarına gönderilmişti.

Kervandaki malın en çok kısmı Ebu Uhayha Saîd b. Âs ailesine aitti. Kervana yüklenen malların ya bütünü onlarındı, ya da onlar malların kazancına Kureyş kavmiyle yan yarıya ortaktılar.

Mahzum oğulları, kervana 5000 veya 4000 miskal altın ve 200 deve ile,

Haris b. Âmir b. Nevfel, 1000 miskal altınla,

Ümeyye b. Halef, 2000 miskal altunla,

Abdi Menaf oğulları 10.000 miskal altınla katı İm ıslardı.[16]

Kervanda Ebu Süfyan Sahr b. Harb,[17] Muhammed b. Nevfel ve Amr b. Âs... gibi, Kureyş müşrik­lerinden 30,[18] veya 40,[19] ya da 70 kişi bulunuyor;[20] kervan Ebu Süfyan tarafından yönetiliyordu.[21]

Kureyş müşrikleri, Müslümanların hac yapmalarına engel oldukları için, onların da Şam ticaret yol­larını kesmek isteyeceklerini biliyorlardı.

Nitekim, Sa´d b. Muaz dostu Ümeyye b. Halefin yanında Kabe´yi tavaf ederken üzerlerine gelen Ebu Cehil´in:

"Vallahi, sen şimdi Ebu Salvan´ın yanında olmasaydın, buradan evine sağ dönemezdin!" tehdidine, onun:

"Eğer sen beni tavaftan men edersen, ben de vallahi sana daha ağırını yapar, senin Medine´deki Şam ticaret yolunu keserim!" diyerek bağırışını Ebu Cehil henüz unutmamış bulunuyordu.[22]

Bunun için, Mekkeli müşrikler ticaret kervanları hakkında onlardan korkup duruyorlar, uyanık ve ted­birli olmaya çalışıyorlardı.

Mahreme b. Nevfel´in bildirdiğine göre; Şam´dan, korku içinde yola çıktılar.[23]

Ebu Süfyan, kervanda bulunan Zamzam (Damdam) b. Amr´ı,[24] 20 miskal altın (Belâzurî´ye göre 20 dinar)[25] ücretle kiralayıp,[26] Tebük´ten acele Mekke´ye gönderdi.[27]

Kureyşîlere, Peygamberimiz ve ashabının önlerine çıktığını, kervandaki mallarını korumalarını haber vermesini emretti.[28]

Hz. Âtike´nin Rüyası

Peygamberimiz Aleyhisselamın halası Hz. Atike binti Abdulmuttalib, Damdam´ın Mekke´ye gelişin­den üç gece önce bir rüya gördü ve ondan korktu.

Kardeşi Hz. Abbas´a haber gönderip, onu yanına çağırdı ve:

"Kardeşim! Vallahi, geceleyin gördüğüm rüya beni çok sarstı. Kavminin başına bir felaket ve musi­bet gelmesinden korkuyorum!

Sana anlatacağım bu rüyayı gizli tut, kimseye söyleme!" dedi.

Hz. Abbas:

"Ne gördün, anlat" dedi.

Hz. Âtike:

"Gördüm ki; deveye binmiş bir adam gelip Ebtahta [Muhassab ile Mekke arasında] durduktan sonra, yüksek sesle:

´Ey vefasız cemaat! Üç güne kadar, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz!1 diy­erek üç kere bağırdı!

Onu gören halk, onun başına toplandılar.

Sonra o adam Mescid-i Haram´a girdi.

Halk da kendisini takip ediyordu.

Halk etrafını sarmış olduğu halde, devesi Kabe´nin arkasında durunca, o yine aynı şekilde yüksek sesle:

´Ey vefasız cemaat! Üç güne kadar, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz!1 diy­erek üç kere bağırdı.

Sonra, devesi Ebu Kubeys dağının başında durup, orada da aynı şekilde yüksek sesle:

´Ey vefasız cemaat! Üç güne kadar, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz!1 diy­erek üç kere bağırdı.

Sonra da, bir kaya tutup yuvarladı.

Kaya yukarıdan aşağıya doğru yuvarlanarak, dağın dibinde parçalandı.

Mekke evlerinden, o parçaların girip isabet etmediği ne bir ev, ne bir mahal kaldı!" dedi.

Hz. Abbas:

"Vallahi, bu çok mühim bir rüyadır! Sen onu gizli tut, hiç kimseye anlatma!" dedi.

Hz. Abbas, Hz.Âtike´nin yanından ayrılınca, dostu Velid b. Utbe ile karşılaştı.

Ona rüyayı anlatıp, gizli tutmasını söyledi.

Velid de, babası Utbeye nakletti.

Bu rüya, Mekke´de yayıldı. Kuneyşîlerin toplantılarında konuşulmaya başlandı.

Hz. Abbas der ki:

"Ertesi gün, Kabe´yi tavaf ediyorken, Ebu Cehil b. Hişam Kureyşîlerden bir cemaatla oturup, Âtike´nin rüyasını konuşuyorlardı.

Ebu Cehil, beni görünce:

´Ey Ebu´l-Fadl! Tavafını bitirince yanımıza gel!´ dedi.

Tavafı bitirince, varıp yanlarına oturdum.

Ebu Cehil, bana:

´Ey Abdulmuttalib oğulları! Sizin şu kadın peygamberiniz de ne zaman türedi?!´ dedi.

Ona:

´Nedir bu?´ dedim.

´Âtike´nin gördüğü şu rüya meselesi!´ dedi.

´O ne görmüş de?´ dedim.

Ebu Cehil:

´Siz, erkeklerinizin peygamberliklerine kanaat etmediniz de, kadınlarınız da mı peygamberliğe kalkıştı?! Güya Âtike, birinin ´Üç güne kadar, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz!´ dediğini rüyasında gördüğünü söylüyormuş! Bu üç gün içinde, sizi bekleyeceğiz.

Eğer söylemiş olduğu söz doğru ise, elbette birşey zuhur edecektir. Eğer üç gün dolarda birşey zuhur etmezse, hakkınızda yazacağımız bir yazıda, Araplar arasında sizin kadınlarınızdan daha yalancı kadın bulunmadığını yayacağız´ dedi.

Vallahi, benim için, bunu inkâr etmemden daha ağır birşey olmamıştır.

Onun herhangi birşey görmüş olduğunu inkâr ettim.[29]

Bundan sonra, birbirimizden ayrıldık.

Akşamleyin, Abdulmuttalib oğulları kadınlarından yanıma gelmedik hiçbir kadın kalmadı.

Onlar:

´Demek, siz şu fâsık, pis herifin erkeklerinize dil uzatmasını hoş gördünüz!

Sonra da, sen onun kadınlarınıza da dil uzattığını işittiğin halde, işittiğin şeylerden seni gayrete getirecek birşey bulamadın ha?!´ dediler.

Onlara:

´Vallahi, öyle yaptım. Benim için bundan daha ağır birşey olmamıştır. Allah´a andolsun ki, o sözünü tekrarlayacak olursa ona saldıracağım ve sizin hesabınıza onun hakkından geleceğim´ dedim.

Âtike´nin rüyasının üçüncü günü sabaha çıkınca, kaçırdığım fırsatı elde etmek arzusu ile çok kızgın ve hiddetli bir halde Mescid-i Haram´a girdim.

Onu görünce, vallahi, ona doğru yürüdüm.

Evvelce söylediklerinden bazılarını tekrarlayıp kendisine saldıracaktım.

Ebu Cehil zayıf yapılı, asık suratlı, acı dilli, sert bakışlı bir adamdı.

O Mescid-i Haram´ın Sehm oğulları kapısına doğru fırlayıp çıkınca, kendi kendime ´Allah´ın lanetine uğrayasıca, benim kendisine hakaret edeceğimden korktu da, benden uzaklaşıyor´ dedim.

Halbuki, benim Damdam b. Amr"ın işitmemiş olduğum sesini, o işitmiş bulunuyormuş!

Damdam; devesinin burnunu kesmiş! Semerini tersine çevirmiş! Gömleğinin önünü, arkasını yırt­mış! Mekke vadisinin ortasında, deve üzerinde, avazının çıktığı kadar bağırıyor

´Ey Kureyş cemaatı! Muhammed ve ashabı, ticaret kervanınızın, Ebu Süfyan´ın yanındaki mal­larınızın önüne gerildiler! Ona erişebileceğinizi sanmıyorum! İmdad! İmdad!´ diyerek haykırıyordu. Başa gelen iş, beni de, onu da birbirimizle uğraşmaktan alıkoydu."[30]

Kureyş Müşriklerinin Acele Hazırlanmaları

Halk, acele hazırlandı ve:

"Muhammed ve ashabı, bunun da Hadramî´nin kafilesi gibi olacağını mı sanıyor?!

Hayır! Vallahi, bunun ondan başka türlü olduğunu öğrenecektir!" diyorlardı.

Sefere bütün Kureyş erkekleri katıldılar, katılamayanlar da, yerlerine adam tutup gönderdiler.

Kureyş eşrafından, Ebu Leheb´den başka hiç kimse geri kalmadı.

O da, iflas etimiş tüccarlardan Âs b. Hişam´ı 4000 dirhem alacağına karşılık kiralayarak, yerine bedel gönderdi.

Hasta olduğu için, kendisi Mekke´de kaldı.

Ümeyye b. Halef ise, oturduğu yerden kalkamaz, yaşlı, ağır gövdeli bir kimse olduğundan, seferden geri kalmak istemişti.

Mescid-i Haram´da, kavminin ortasında otururken, Ukbe b. Ebi Muayt, içinde ateş ve öd ağacı bulu­nan bir buhurdanlığı götürüp onun önüne koydu ve:

"Ey Ali´nin babası! Sen artık kadınlardan sayılırsın! Buhur yak!" deyince, Ümeyye b. Halef kızdı ve:

"Allah, senin de belanı versin; senin getirdiğin şeyin de belasını versin!" dedi.[31]

Bedir´e çıkış gününde Ebu Cehil halka "Develerinize bininiz!" dediği zaman, Ümeyye b. Halef Mekke´den çıkmak, ayrılmak istememişti.

Ebu Cehil geldi ve, onu kandırıncaya kadar, Ümeyye´nin yanından ayrılmadı.[32]

Ümeyye b. Halef de hemen hazırlanıp halk ile birlikte sefere çıktı. Kureyş müşrikleri hazıriıkl arını iki veya üç günde bitirdiler. Silahlarını ortaya çıkardılar. Silahsızlar için silah satın aldılar. Zenginler, zayıflara ellerinden gelen yardımı yaptılar.

Kureyş´in ileri gelenlerinden Süheyl b. Amr:

"Ey Kureyş topluluğu! Muhammed ve gençlerinizden dinlerini bırakıp onun dinine girmiş ve yanına gitmiş olanlar, Yesriblilerle (Medinelilerle) birlikte sizin kervanınızın, Kureyşîlerin ticaret kervanının önüne gerildiler! Deve isteyene, işte deve! Yiyecek isteyene, işte yiyecek!" dedi.

Zem´a b. Esved:

"Lât ve Uzzâ´ya andolsun ki, sizin başınıza, Muhammed ve Yesriblilerin ticaret kervanınıza ve onda bulunan geçimliklerinize, hazinelerinize tamah ederek önüne gerilmeleri kadar büyük bir iş gelmemiştir!

Hepiniz çarpışmaya çıkınız! Sizden hiç kimse geri kalmasın!

Yiyeceği olmayana, işte yiyecek!

Vallahi, Muhammed ticaret kervanınızı ele geçirecek olursa, muhakkak, onunla üzerinize yürür, Mekke´ye de girer!" dedi.

Tuayme b. Adiyy de:

"Ey Kureyş cemaatı! Vallahi, başınıza bundan; içinde servetiniz, geçimliğiniz bulunan ticaret ker­vanınızın mubah sayılmasından, yağmalanmasından daha ağır bir iş gelmemiştir.

Vallahi ben, Abdi Menaf oğullarından bu kervana bir neşş (20 dirhem) ile olsun katılmamış ne bir erkek, ne de bir kadın kaldığını bilmiyorum.

Kimin yiyeceği yoksa, bizim yanımızda yiyecek var.

Onu bindirelim ve güçlendirelim" dedi.

Onlardan yirmi kişiyi yirmi deveye bindirip güçlendirdi.

Onların geride bıraktıkları ev halklarına da yardımda bulundu.

Yalnız Hanzale b. Ebi Süfyan ile Amr b. Ebi Süfyan:

"Vallahi, bizim şahsımıza ait malımız yoktur. Bu mallar Ebu Süfyan´a aittir!" diyerek, ne para verdil­er, ne de binit!

Nevfel b. Muaviye, Kureyşlilerin varlıklı olanlarının yanlarına varıp, binitleri ve yiyecekleri bulun­madığı için sefere çıkamayanlara bağışta bulunulması hususunu konuştu.

Abdullah b. Ebi Rebia ortaya 500 dinar (altın) koydu.

Huvaytıb b. Abduluzzâ´dan da 200 veya 300 dinar aldı.

Utbe b. Rebia ile Şeybe b. Rebia zırh gömleklerini çıkarıp onları ve savaş âletlerini onarmaya başladıkları zaman, köleleri Addas, onlara:

"Ne yapıyorsunuz?" diye sordu.

"Taif´teki üzüm bağımızda kendisine üzüm gönderdiğimiz zâtı bilmiyor musun?" dediler.

Addas:

"Evet! Biliyorum!" dedi.

"İşte, biz gidip onunla çarpışacağız!" dediler.

Addas:

"Gitmeyiniz! Vallahi, o muhakkak peygamberdir!" dedi.

Fakat, Utbe ve Şeybe dinlemediler, gittiler.[33]

Müşriklerden çarpışmaya gidenlerin sayısı 950 idi.[34]

700 develeri,[35]

100[36] veya 200[37] atları vardı.[38]

Atlılar zırh gömlekli idi.

Kureyş müşrikleri, Amr b. Hâşim´in azadlı cariyesi Sâreyi,

Esved b. Muttalib´in azadlı cariyesi Azze´yi,

Ümeyye b. Halefin azadlı şarkıcı cariyelerini de yanlarına aldılar.[39]

Defler çaldırarak,[40] Müslümanları yeren şiirler okutarak yola çıktılar.[41]

Addas´ın Utbe ve Şeybe´yi Peygamberimiz Aleyhisselamla Çarpışmaktan Vazgeçirmeye Çalışması

Hakîm b. Hizam der ki:

"Beyzâ akabesine (yokuşuna) eriştiğimiz sırada, Addas´ın orada oturduğunu ve Utbe b. Rebia ile Şeybe b. Rebiayı görünce, sıçrayıp onların ayaklarına sarılarak:

´Babam, anam sizlere feda olsun!

Vallahi, o Resûlullah´tır!

Siz ancak vurulup düşeceğiniz yerlere gidiyorsunuz!1 diyerek ağladığını ve gözyaşlarının yanakları­na döküldüğünü gördüm."

Addas´ın yanına Âs b. Münebbih b. Haccac uğradı. Ona:

"Sen ne için ağlıyorsun?" diye sordu.

Addas:

"Mekke vadilerinin efendileri olan efendilerime ağlıyorum!

Onlar, vurulup düşecekleri yerlere gidiyorlar! Resûlullah ile çarpışacaklar!" dedi.

Önce Müslüman olmuş ve fakat kendisini şüphelerden kurtaramam iş gençlerden bulunan Âs b. Münebbih, ona:

"Muhammed gerçekten Resûlullah mıdır dersin?" deyince, Addas´ı bir titreme ve ürperti tuttu, tüy­leri diken diken oldu. Sonra da, ağlamaya başladı.

"Vallahi, o, bütün insanlara gönderilen peygamberdir!" dedi.

Addas oradan geri döndü. Bedir savaşında bulunmadı.[42]

Allah ondan razı olsun![43]

Utbe ve Şeybe´nin Geri Dönmeye Meyletmeleri

Mekke´den ayrıldıkları sırada, Utbe b. Rebia ve Şeybe b. Rebia, Hz. Atike´nin rüyasını konuşuyor­lar; biri öbürüne:

"Âtike binti Abdulmuttalib´in rüyasını bilmiyor musun? Andolsun ki, ben o rüyadan korkuyorum!" diy­ordu.

O sırada, Ebu Cehil onlara erişti ve:

"Ne konuşuyorsunuz?" diye sordu.

"Âtike´nin rüyasını anıyoruz!" dediler.

Ebu Cehil:

"Ne acayip şey! Abdulmuttalib oğullarının erkekleri bize peygamberlik taslamalarına kanaat getirmediler de, kadınları da mı bize peygamberlik taslayacaklar?!

Vallahi, Mekke´ye dönecek olursak, biz onlara yapacağımızı biliyoruz!" dedi.

Utbe:

"Onlarla aradaki hısımlık, akrabalık nerede kalacak?!" dedikten sonra, biri öbürüne:

"Dönecek misin?" diye sordu.

Ebu Cehil:

"Siz yola çıktıktan sonra geri dönüp de kavminizi rezil mi edeceksiniz?

Bari öcünüzün alındığını gözlerinizle gördükben sonra kavminizden ayrılın!

Siz Muhammed´in ve ashabının sizinle karşılaşabileceğini mi sanıyorsunuz?

Hayır! Vallahi, benim yanımda, kavmimden ve ailemden 180 kişi var ki, onlar benim indiğim yerde inerler, bindiğim yerde binerler!

Siz isterseniz dönün!" dedi.

Utbe ve Şeybe, ona:

"Vallahi sen kavmini helâka sürüklüyorsun!" dediler.

Ebu Cehil çıkıp gidince, Utbe, kardeşi Şeybe´ye:

"Bu, uğursuz bir adamdır!

Onun Muhammed ile yakın bir akrabalığı yoktur.

Fakat bizim Muhammed ile akrabalığımız vardır.

Hem de, oğlum onun yanındadır.

Sen onun lafını bırak! Hadi, biz dönelim?" dedi.

Şeybe:

"Ey Velid´in babası! Biz, hareket ettikten sonra geri dönecek olursak, vallahi âlemi kendimize sövdürürüz!" dedi.

Cuhfeye kadar gittiler.[44]

Cüheym b. Salt´ın Rüyası ve Ebu Cehil´in İddiası

Kureyş müşrikleri Cuhfe´de konakladıkları zaman, Cüheym b. Salt, b. Mahreme, b. Muttalib, b. Abdi Menaf, bir rüya gördü ve:

"Ben, uyuyan bir kimsenin gördüğü gibisini gördüm: Uyku ile uyanıklık arasında idim. Bir adam gördüm ki, at üzerinde gelip durdu, yanında da bir devesi vardı. Sonra da:

´Utbe b. Rebia,

Şeybe b. Rebia,

Ebu´l-Hakem b. Hişam,

Ümeyye b. Halef,

Filan filan... öldürüldü!1 diyerek, Bedir gününde Kureyş eşrafından öldürülen kimselerin isimlerini birer birer saydı.

Sonra, gördüm ki, o adam, devesinin göğsüne vurduktan sonra, onu ordunun içine saldı.

Çadırlardan, onun kanından bulaşmadık hiçbir çadır kalmadı!" dedi.

Bu haber Ebu Cehil´e erişince:

"Al sana! Bir başka peygamber de Muttalib oğullarından!

Biz yarın sabah karşılaşırsak, kimlerin öldürüleceği görülecektir!" dedi.[45]

Bazı müşrikler de, Cüheym´e:

"Şeytan uykunda seninle oynamış!

Sen yarın sabah rüyada gördüğün şeyin ancak aksini, Muhammed´in ashabının en şereflilerinin öldürüldüklerini ve esir edildiklerini göreceksin!" dediler.

Utbe b. Rebia, ortalıktenhalaşınca, kardeşi Şeybe´ye:

"Sen geri dönmek hususunda ne dersin?

Bu rüya da Âtike´nin rüyasına benziyor!

Addas´ın sözüne benziyor!

Vallahi, Addas bize yalan söylemez!

Vallahi, eğer Muhammed davasında yalancı ise, Araplar içinde bizim adımıza onun hakkından bir gelen bulunur.

Eğer davasında sadıksa, biz, onun akrabası olduğumuz için, onun sayesinde Arapların en mutlusu oluruz!" dedi.

Şeybe´nin:

"Peki! Askerler arasından ne diyerek geri dönelim?" dediği sırada, Ebu Cehil üzerlerine çıkageldi ve:

"Ne yapmak istiyorsunuz?" diye sordu.

"Geri dönmek istiyoruz! Sen Âtike´nin rüyasını ve Cüheym b. S altın rüyasını ve bunlarla birlikte Addas´ın bize söylediği sözü bilmiyor musun?!" dediler.

Ebu Cehil:

"Vallahi, siz geri dönecek olursanız, kavminizle ilginizi kesmiş, onları rezil etmiş olursunuz!" dedi.

Utbe ve Şeybe de:

"Vallahi, sen de helak olacak ve kavmini de helak edeceksin!" dediler ve yollarına devam ettiler.[46]

Ebu Süfyan´ın Mekke´ye Dönmeleri İçin Kureyşîlere Haber Salışı

Ebu Süfyan, ticaret kervanını koruyup kurtardığı zaman, Kureyş ordusuna adam gönderdi ve: "Siz ancak kervanınızı, adamlarınızı ve mallarınızı korumak için yola çıkmıştınız. İşte, Allah onları kurtarmış bulunuyor. Artık geri dönünüz!" dedi. Ebu Cehil:

"Vallahi, Bedir´e varmadan geri dönmeyeceğiz! Biz orada üç gün oturacağız.

Develer keseceğiz, yiyeceğiz, içeceğiz. Oyuncu kadınlar oynayacaklar, şarkılar söyleyecekler. Çevredeki Araplar bizi işitecekler, bundan sonra hep bizden korkup duracaklar! Yürüyünüz!" dedi.[47]

Kureyş ordusunun Ebu Cehil´e uyarak geri dönmeyip Bedir´e gittiklerini elçi Hedde´de yetişip Ebu Süfyan´a haber verdiği zaman, Ebu Süfyan:

"Vâh kavmime! Bu Amr b. Hişam´ın [Ebu Cehil] işidir!

Kendisinin geri dönmek istememesi, halka baş olmak içindir! Azgınlıktır!

Azgınlık ise, eksikliktir ve uğursuzluktur!" dedi.[48]

Kureyş Müşriklerinden Ayrılıp Geri Dönenler

Zühre oğullarının müttefiki erin den Ahnes b. Şerik, Kureyş cemaatının Cuhfie´cie bulundukları sıra­da:

"EyZühre oğulları! Allah sizin mallarınızı kurtardı.

Adamınız Mahreme b. Nevfel´i de kurtardı.

Siz onu ve malınızı korumak için yola çıkmıştınız.

Siz korkaklığı bana yükleyiniz, geri dönünüz!

İhtiyaç olmadıkça, sefere çıkmanızın size bir gerekliliği yoktur.

Siz onun [Ebu Cehil´in] sözüne bakmayınız!" dedi.

Bunun üzerine, Zühre oğulları, Ahnes b. Şerikle birlikte döndüler. Zühre oğullarından hiçbir kimse Bedir´de bulunmadı.

Çünkü, Ahnes b. Şerik, onların arasında sözü dinlenir bir kişi idi.[49]

Diğer rivayete göre; Ahnes b. Şerik, Zühre oğullarına:

"Muhammed sizdendir, kızkardeşinizin oğludur.

Eğer o gerçekten peygamberse, siz onunla saadete erersiniz!

Eğer yalancı ise, onun hesabını sizden başkaları görsün!

Siz geri dönünüz!" demişti.

Zühre oğulları:

"Geri dönmek için nasıl yapalım?" diye sordular.

Ahnes b. Şerik:

"Biz Kureyş ile birlikte çıkarız, akşam olunca ben deveden düşerim. Size ´Haydi, hareket ediniz!1 dedikleri zaman, ´Ahnes´i yılan soktu! Biz onun yaşayacağını veya öleceğini öğrenmeden, ölürse ken­disini gömmeden, adamımızdan ayrılamayız!1 dersiniz. Onlar hareket ettikleri zaman, geri döneriz" dedi.

Zühre oğulları böyle yaptılar.[50]

Dönenlerin sayısı 100´dü veya 100´den biraz eksikti.

Adiyy b. Ka´b oğulları da, Left seniyesinden, Merruz-Zahran´dan geri dönmüşlerdir.

Adiyy b. Ka´b oğulları Mekke´ye dönünce, Ebu Süfyan onların yanına vardı ve:

"Siz, kervanda da, seferde de bulunmadığınıza göre, nasıl geri döndünüz?" diye sordu.

Onlar da:

"Sen Kureyş´in geri dönmesi için adam gönderdiğin zaman geri döndük!" dediler.[51]

Müşriklerin Ordusunu Develer Kesip Doyuranlar

Müşriklerin ordusunu, aşağıda isimleri yazılı Kureyş eşrafından her gün birisi, develer keserek doyurdu:

Hâşim oğullarından:

1- Abbas b. Abdulmuttalib,

Abduşşems oğullarından:

2- Utbe b. Rebia,

Nevfel oğullarından:

3- Haris b. Âmir,

Esed oğullarından:

4- Hakîm b. Hizam,

Abduddar oğullarından:

5- Nadr b. Haris,

Mahzum oğullarından:

6- Ebu Cehil Amr b. Hişam,

Cumah oğullarından:

7- Ümeyye b. Halef,

Sehm oğullarından:

8- Nübeyh b. Haccac, Münebbih b. Haccac,

Âmir oğullarından:

9- Süheyl b. Amr.

Mahzum oğullarından Ebu Cehil, Merru´z-Zahran´da 10 deve kesti.

Âmir oğullarından Süheyl b. Amr, Kudeyd´de 10 deve kesti.

Abduşşems oğullarından Şeybe b. Rebia, deniz sahilinde yollarını şaşınp bir su başında oturduk­larında, 9 deve kesti.

Utbe b. Rebia, Cuhfe´de 10 deve kesti.

Cumah oğullarından Kays, Revha´da 9 deve kesti.

Kesenin ismi ve kestiği yer bilinmeyen bir kimse tarafından 10 deve kesildi.

Nevfel oğullarından Haris b. Âmir 9 deve kesti.

Ebu´l-Bahterî, Bedir suyu başında 10 deve kesti.

Esed oğullarından Nübeyh b. Haccac ile Münebbih b. Haccac´ın kestikleri develerin sayısı ve kestik­leri yerin adı bilinmemektedir.[52]

Kureyş Müşriklerinin Bedir´deki Karargâhları

Kureyş müşrikleri ilerleyerek Bedir´de kum tepelerinin arkasında bulunan Yelyel vadisinin en uzak kıyısının içinde konakladılar.

Yelyel vadisi; Bedir ile kum tepeleri arasında olup, Kureyşflerin kondukları yer kum tepelerinin arkasında idi.

Bedir´deki su kuyuları da, Yelyel vadisinin Medine´ye daha yakın kıyısında bulunuyordu.[53]

Peygamberimiz Aleyhisselamın Medine´den Yola Çıkışı

Peygamberimiz Aleyhisselam; Ramazan ayından 8 gece[54] veya 12 gece geçtikten sonra,[55] Cumartesi[56] veya Pazar günü,[57] Abdullah b. Ümmi Mektum´u Medine´de halka namaz kıldırmak üzere yerine vekil bırakarak,[58] Muhacir ve Ensar sahabileriyle birlikte yola çıktı.[59]

Yola çıkan sahabilerin sayılan-rivayete göre-310 küsur olup, onlardan:

Hz. Osman, hasta olan zevcesine bakmak üzere, geri bırakıldı.

Ebu Lübâbe b. Abdulmünzir, Medine yönetimiyle görevlendirildi.

Âsim b. Adiyy, Medine´nin Âliye kısmında, Küba´da görevlendirildi.

Haris b. Hâtıb, Amr b. Avf oğulları ile ilgilenmek üzere görevlendirildi.

5-6. Talha b. Ubeydullah ile Saîd b.Zeyd´e, Kureyş kervanını gözetleme görevi verildi. 7-8. Haris b.Sımme ile Havvat b. Cübeyr,yolda hayvandan düşüp sakatlandıkları için geri çevrildil­er.[60]

Peygamberimiz Aleyhisselam; beyaz sancağını Mus´ab b. Umeyr´e verdi.

İki siyah bayraktan Ukab adındakini Hz. Ali, öbürünü de Sa´d b. Muaz taşıyordu.[61]

İslam Mücahidlerinin Buku´da Durdurulup, Yaşları Küçük Olanların Geri Çevirilişi

Peygamberimiz Aleyhisselam; Bedir seferine çıkarken, Medine´den Mekke´ye giden dağ yolunu takip etti.[62]

Medine´ye 1 mil uzaklıkta bulunan, Medine evlerine bitişik Buyûtu´s-Sukyâ´da, Ebu İnebe kuyusu yanında mücahidleri durdurdu.

Yaşlarını küçük gördüğü:

1- Abdullah b. Ömer´i,

2- Üsâme b. Zeyd´i,

3- Rafi´ b. Hadic´i,

4- Bera´ b.Âzib´i,

5- Useyd b. Züheyr´i,

6- Zeyd b. Erkam´ı,

7- Zeyd b. Sâbit´i,

8- Umeyrb. Ebi Vakkas´ı oradan Medine´ye geri çevirdi.[63]

Sa´d b. Ebi Vakkas derki:

"Resûlullah Aleyhisselamın küçüklerimizi geri çevirmesinden biraz önce, kardeşim Umeyr b. Ebi Vakkas´ı göze görünmemeye çalışırken gördüm:

´Kardeşim! Sana ne oldu?´ dedim.

´Resûlullah Aleyhisselamın beni küçük görüp geri çevirmesinden korkuyorum! Halbuki, ben sefiere çıkmayı arzu ediyor, Allah´ın bana şehitlik nasip etmesini umuyorum!´ dedi.

Kendisi Resûlullah´a arzedilince, küçük görüp, ona:

´Sen geri dön!´ buyurdu.

Umeyr ağlamaya başladı. Resûlullah Aleyhisselam da, müsaade buyurdu. Umeyr´in kılıcı uzun, kendisi de boysuz olduğu için, kılıcını bağlayamamış, ben bağlamıştım. Bedir´de şehit düştüğü zaman, 16 yaşlarında idi."[64]

Allah ondan razı olsun!

Hallad b. Amr Buyûtu´s-Sukyâ´dan geceleyin ailesi yanına dönünce, babası Amr b. Cemuh:

"Siz gitmiştiniz, burada ne arıyorsun?!" dedi.

Hallad:

"Buku´da halk Resûlullah Aleyhisselama arzolunuyor!" deyince, Amrb. Cemuh:

"Ne güzel! Ne hayırlı fal!

Vallahi, Kureyş müşriklerine karşı zafere ve ganimete kavuşulacağını umarım!

Vaktiyle biz de bir gün bu yerimizden Huseyke´ye yürümüştük!" dedi.

Ensardan Abdullah b. Amr b. Haram da, Müslümanların böyle Buku´da durdurulup gözden geçiril­erek yaşı küçük olanların geri çevrildiğini görünce, Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına vardı:

"Yâ Rasûlallah! Senin bu yerde konaklamanı, ashabının orada durdurulup sana arzedilmesini, ben hayra yordum.

Biz de, vaktiyle bu yere, Selime oğullarına inip adamlarımızı şuracıkta gözden geçirmiş, silaha dayanabileceklere müsaade etmiş, silah taşımaktan aciz küçükleri geri çevirmiştik. Sonra da, Huseyke Yahudilerinin üzerine yürümüştük.

O zaman, onlar bizden daha kuvvetli ve kudretli oldukları halde, onları öldürmüştük.

Artık, öteki Yahudiler, nasıl istedikse, bize öylece boyun eğmişlerdi!

Yâ Rasûlallah! Umarım ki, biz de Kureyşlilerle karşılaşırsak, Allah senin gözünü aydın edecektir!" dedi.[65]

Bedir Seferinde Nöbetleşe Binilen Develerle Atlar ve Teçhizat

İslâm mücahidlerinin Bedir seferinde 70 develeri vardı.[66]

İki attan biri Mikdad b. Amr´a, diğeri Mersed b. Ebi Mersed´e aitti.

Develere ikişer, üçer, dörder kişi nöbetle binmekte idiler.[67]

1- Peygamberimiz Aleyhisselam bir deveye Hz. Ali, Mersed b. Ebi Mersed veya Zeyd b. Harise ile nöbetle bindiler.[68]

Yürüme sırası Peygamberimiz Aleyhisselama geldiği zaman:

"Yâ Rasûlallan! Sen bin! Biz senin yerine yürürüz!" derler, Peygamberimiz Aleyhisselam ise:

"Siz yürümekte benden daha güçlü değilsiniz!

Ecir ve mükâfat hususunda da, ben sizden daha müstağni, ihtiyaçsız değilim!" buyurdu.[69]

2- Hz. Hamza; Zeyd b. Harise ve Peygamberimiz Aleyhisselamın azadlılarından Ebu Kebşe ve Enese ile bir deveye,[70]

3- Ubeyde b. Haris, Tufeyl b. Haris ve Husayn b. Haris bir deveye,

4- Osman b. Maz´un, Kudame b. Maz´un, Abdullah b. Maz´un ve Sâib b. Osman bir deveye,[71]

5- Mıstarı b. Üsâse Ubeyde b. Hâris´in su taşıma devesine,

6- Afra1 oğulları Muaz, Avfve Muavviz ve mevlâlan Ebu´l-Hamra bir deveye,

7- Übeyy b. Ka´b, Umâre b. Hazm, Harise b. Numan bir deveye,

8- Hıraş b. Sımme, Kutbe b. Âmir, Abdullah b. Amr b. Haram bir deveye,

9- Utbe b. Gazvan, Tuleyb b. Umeyr, Suveybit b. Hamnele, Utbe b. Gazvan´ın devesine,

10- Mus´ab b. Umeyr, Suveybit b. Sa´d b. Hureymile, Mes´ud b. Rebi1, Mus´ab´ın devesine,

11- Ammar b. Yâsir, Abdullah b. Mes´ud bir deveye,

12- Abdullah b. Ka´b, Ebu Davud, Salît b. Kays, Abdullah b. Ka´b´ın devesine,

13- Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Abdurrahman b. Avf bir deveye,

14- Sa´d b. Muaz, kendisine ait su taşıma devesine, kendisi, kardeşi ve kardeşi Haris b. Evs´in oğlu
ve Haris b. Enes ile nöbetleşe,

15- Sa´d b.Zeyd, kendisine ait su taşıma devesine Seleme b. Selâme, Abbad b. Bişr, Rafi´ b. Yezid,
Haris b. Hazeme ile nöbetleşe binmekte idiler.

Sa´d b.Zeyd ve arkadaşlarının bir sa1 (1040 dirhem) hurmadan başka azıkları yoktu.[72]

Mücahidlerden 9 veya 6´sında zırh gömlek vardı.[73]

Sa´d b. Muaz, zırh gömlek yerine sırbna softan bir cübbe giyinmiş ve müşriklerle çarpışmaya öyle çıkmıştı.

Ölüm döşeğine düştüğü zaman, yanına çağırdığı kimselere:

"Beni bu cübbeye sarıp defnediniz!

Çünkü, ben Bedir günü müşriklerle karşılaştığım zaman, üzerimdeki bu cübbe idi ve yalnız ona bürünmüş bulunuyordum" diye vasiyet etmişti.[74]

Mücahidlerin Sayılıp Peygamberimiz Aleyhisselama Tekmil Verilişi

Peygamberimiz Aleyhisselam; Ebu İnebe kuyusu yanında, Kays b. Ebi Sa´saa´yı yayalar (piyadel­er) üzerine çavuş tayin etti ve Müslümanların sayılmasını ona emir buyurdu.

O da onları orada durdurup saydı ve Resûlullah Aleyhisselama tekmil haberi verdi:[75]

Muhacirlerden Olanlar

Hâşim ve Muttalib oğullarından:

1- Hz. Muhammed Aleyhisselam,

2- Hz. Hamza b. Abdulmuttalib,

3- Hz. Ali b. Ebi Talib,

4- Peygamber Aleyhisselamın azadlısı ve evlatlığı Zeyd b. Harise,

5- Peygamber Aleyhisselamının azadlısı Enese,

6- Peygamberimiz Aleyhisselamın azadlısı Ebu Kebşe,

7- Ebu Mersed Kennaz b. Husayn,

8- Mersed b. Ebi Mersed,

9- Ubeyde b. Haris,

10- Tufeyl b. Haris,

11- Husayn b. Haris,

12- Mıstarı Avf b. Üsâse.

Abduşşems oğullarından:

13- Hz. Osman b. Affan,

14- Ebu Huzeyfe Mihşem (Müheşşim) b. Utbe,

15- Salim (Ebu Huzeyfe´nin mevlâsı; azadlısı),

16- Subeyh (Ebu´l-Âs b. Ümeyye´nin azadlısı).

Abduşşems ve Esed oğullarının müttefiklerinden:

17- Abdullah b. Cahş,

18- Ükkâşe b. Mıhsan,

19- Süca´b.Vehb,

20- Ukbe b. Vehb,

21- Yezid b. Rukayş,

22- Ebu Sinan b. Mıhsan,

23- Sinan b. Ebi Sinan,

24- Muhriz b. Nadla,

25- Rebia b. Eksem,

Kebir oğullarının müttefiklerinden:

26- Sakf b. Amr,

27- Malik b. Amr,

28- Müdlic (Midlac) b. Amr,

29- Ebu Mahşiyy Süveyd b. Mahşiyy.

Nevfel oğullarından:

30- Utbe b. Gazvan,

31- Habbab (Utbe b. Gazvan´ın azadlısı)

Esed oğullarından:

32- Zübeyr b. Avvam,

33- Hâtıb b. Ebi Beltea,

34- Sa´d (Hâtib b. Ebi Beltea´nın azadlısı).

Abduddar oğullarından:

35- Mus´ab b. Umeyr,

36- Suveybıt b. Sa´d b. Hureymile.

Zühre oğullarından:

37- Abdurrahman b. Avf,

38- Sa´d b. Ebi Vakkas,

39- Umeyr b. Ebi Vakkas.

Zühre oğullarının müttefiklerinden:

40- Mikdad b. Amr,

41- Abdullah b. Mes´ud,

42- Mes´ud b. Rebi1,

43- Züşşimaleyn Umeyr,

44- Habbab b. Enet.

Teym oğullarından:

45- Hz. Ebu Bekir, Abdullah b. Atik b. Osman,

46- Bilal b. Rebah (Hz. Ebu Bekir´in azadlısı),

47- Âmir b. Füheyre (Hz. Ebu Bekir´in azadlısı),

48- Suheyb b. Sinan (Abdullah b. Cüd´an´ın azadlısı)

49- Talha b. Ubeydullah.

Mahzum oğullarından:

50- Ebu Seleme Abdullah b. Abdulesed,

51- Şemmas b. Osman,

52- Erkam b. Ebi´l-Erkam,

53- Ammarb. Yâsir,

54- Muattib b. Avf,

Adiyy oğulları ve müttefiklerinden:

55- Hz. Ömerb. Hattab,

56- Zeydb.Hattab,

57- Mıhca´ (Hz. Ömer´in azadlısı),

58- Amr b. Süraka,

59- Abdullah b. Süraka,

60- Vâkıd b. Abdullah,

61- Havlîb. Ebi Havlî,

62- Malik b. Ebi Havlî,

63- Âmir b. Rebia,

64- Âmir b. Bükeyr,

65- Âkil b. Bükeyr,

66- Halid b. Bükeyr,

67- İyas b. Bükeyr,

68- Saîd b. Zeyd (Hz. Ömer´in eniştesi).

Cumah oğulları ve müttefiklerinden:

69- Osman b. Maz´un,

70- Kudâme b. Maz´un,

71- Abdullah b. Maz´un,

72- Sâib b. Osman b. Maz´un,

73- Ma´mer b. Haris.

Sehm oğullarından:

74- Huneys b. Huzafe.

Âmir oğullarından:

75- Ebu Sebre b. Ebi Rühm,

76- Abdullah b. Mahreme,

77- Abdullah b. Süheyl,

78- Umeyr b. Avf (Süheyl b. Avf m azadlısı),

79- Sa´d b. Havle.

Haris oğullarından:

80- Ebu Ubeyde Âmir b. Abdullah b. Cerrah,

81- Amr b. Haris,

82- Süheyl b. Vehb (Beyzâ),

83- Safvan b. Vehb (Beyzâ),

84- Amr b. Ebi Şerh,[76]

85- İyaz b.Züheyr,

86- Ma´mer b. Ebi Şerh,

87- Amr b. Ebi Şerh.[77]

Bedir Seferine Katılan Ensar Mücahidleri

Evs Kabilesinden

Abduleşhel oğullarından:

1- Sa´d b. Muaz,

2- Amr b. Muaz,

3- Haris b. Evs,

4- Haris b. Enes.

Ubeyd b. Ka´b oğulları ve müttefiklerinden:

5- Sa´d b.Zeyd.

Zeûrâ oğullarından:

6-Seleme b. Selâme,

7- Abbad b. Bişr,

8- Seleme b. Sabit,

9- Rafi´b.Yezid,

10- Haris b. Hazeme,

11- Muhammed b. Mesleme,

12- Seleme b. Eşlem,

13- Ebu´l-Heysem b. Teyyihan,

14- Ubeyd (Atîk) b. Teyyihan,

15- Abdullah b. Sehl.

Zafer (Ka´b) oğullarından:

16- Katâde b. Numan,

17- Ubeyd b. Evs.

Ubeyd b. Rizah oğulları ve müttefiklerinden:

18- Nasr b. Haris,

19- Muattib b. Ubeyd,

20- Abdullah b. Târik.

Harise oğulları ve müttefiklerinden:

21- Mes´ud b. Abdi Sa´d,

22- Ebu Abs b. Cebr,

23- Ebu Bürde b. Niyar (Hâni1).

Amr oğullarından:

24- Âsim b. Sabit,

25- Muattib b. Kuşeyr,

26- Ebu Müleyl b. Ez´ar,

27- Amr (Umeyr) b. Ma´bed,

28- Sehl b. Huneyf,

Ümeyye oğullarından:

29- Mübeşşir b. Abdulmünzir,

30- Rifaa b. Abdulmünzir,

31- Uveym b. Sâide,

32- Rafi1 b. Uncede,

33- Ubeyd b. Ebi Ubeyd,

34- Salebe b. Hâtıb,

35- Ebu Lübabe Beşirb. Abdulmünzir,

36- Haris b. Hâtıb,

37- Sa´d b. Ubeyd.

Ubeyd oğulları ve müttefiklerinden:

38- Üneys b. Katâde,

39- Ma´n b. Adiyy,

40- Sabit b. Aknem (Erkam),

41- Zeyd b. Eşlem,

42- Rib´î b. Râfi1,

43- Âsim b. Adiyy.

Sa´lebe oğullarından:

44- Abdullah b. Cübeyr,

45- Âsim b. Kays,

46- Ebu Dayyah b. Sabit,

47- Ebu Habbe b. Sabit,

48- Salim b. Umeyr,

49- Haris b. Numan,

50- Havvat b. Cübeyr.

Cahcaba oğulları ve müttefiklerinden:

51- Münzir b. Muhammed,

52- Ebu Akîl b. Abdullah.

Ganm oğullarından:

53- Sa´d b. Hayseme,

54- Münzir b. Kudâme,

55- Malik b. Kudâme,

56- Haris b. Arîece,

57- Temim (Sa´d b. Hayseme´nin azadlısı).

Muaviye oğulları ve müttefiklerinden:

58- Cebr (Cabir) b. Atîk,

59- Malik b. Sabit b. Nümeyle,

60- Numan b. Asar.[78]

Hazrec Kabilesinden

İmriu´l-Kays oğullarından:

1- Hârice b. Zeyd,

2- Sa´d b. Rebi´,

3- Abdullah b. Revâha,

4- Hallad b. Süveyd.

Zeyd oğullarından:

5- Beşirb. Sa´d,

6- Simâkb. Sa´d.

Adiyy oğullarından:

7- Sübey´ b. Kays,

8- Abdullah b. Kays,

9- Abbad b. Kays.

A hmer oğullarından:

10- Yezid b. Haris.

Cüşem oğullarından:

11- Hubeybb. İsaf (Yesaf),

12- Abdullah b.Zeyd,

13- Hureyş b. Zeyd,

14- Süfyan b. Beşr (Nesr),

Cidâre oğullarından:

15- Temim b. Yi ar,

16- Abdullah b. Umeyr,

17- Zeyd b. Müzeyyen,

18- Abdullah b. Urfuta.

Hudre oğullarından:

19- Abdullah b. Rebi´.

Avf b. Hazrec (Hublâ) oğullarından:

20- Abdullah b. Abdullah b. Übeyy b. Selûl,

21- Evs b. Havlî.

Cez´ b. Adiyy oğullarından ve müttefiklerinden:

22- Zeyd b. Vedia,

23- Ukbe b. Vehb,

24- Rifaa b. Amr,

25- Âmir(Amr) b. Seleme,

26- Ebu Humeyde Ma´bed b. Abbad (Ubâde),

27- Âmir b. Bükeyr (Âsim b. Ekber).

Salim oğullarından:

28- Nevfel b. Abdullah b. Kavkal.

Asram oğullarından:

29- Ubâde b. Samit,

30- Evs b. Samit.

Da´d oğullarından:

31- Numan b. Malik.

Kuryuş oğullarından:

32- Sabit b. Hezzal.

Merdaha oğullarından:

33- Malik b. Duhşum.

Levzan oğulları ve müttefiklerinden:

34- Rebi´ b. İyas,

35- Varaka b. İyas,

36- Amr b. İyas,

37- Mücezzir b. Ziyad,

38- Ubâde b. Haşhaş,

39- Nehhab (Bahhas) b. Salebe,

40- Abdullah b. Sa´lebe,

41- Utbe b. Rebia.

Sâide oğullarından:

42- Ebu Dücâne Simâk b. Haneşe,

43- Münzir b. Amr.

Bediyy b. Âmir oğulları ve müttefiklerinden:

44- Ebu Useyd Malik b. Rebia,

45- Malik b. Mes´ud.

Tarif oğulları ve müttefiklerinden:

46- Abdi Rabbih b. Hakk,

47- Ka´b b. Hımar (Cemmaz),

48- Damrâ b. Amr(Bişr),

49- Ziyad b. Amr,

50- Besbes b. Amr,

51- Abdullah b.Âmir.

Cüşem oğullarından:

52- Hıraş b. Sımme,

53- Hubab b. Münzir,

54- Umeyr b. Humam,

55- Temim (Hıraş b. Sımme´nin azadlısı),

56- Abdullah b. Amr b. Haram,

57- Muaz b. Amr,

58- Mes´ud b. Amr,

59- Halladb.Amr,

60- Ukbe (Utbe) b.Âmir,

61- Habib b. Esved (bu ailenin azadlılan),

62- Sabit b. Sa´lebe (Ciz1),

63- Umeyr b. Haris.

Ubeyd oğulları ve müttefiklerinden:

64- Bişrb. Berâ´ b. Ma´rur,

65- Tufeyl b. Malik,

66- Tufeyl b. Numan,

67- Sinan b. Sayfı,

68- Abdullah b. Cedd,

69- Utbe b. Abdullah,

70- Cebbar b. Sahr b. Ümeyye,

71- Hârice b. Humeyr,

72- Abdullah b. Humeyr.

Hunas oğullarından:

73- Yezid b. Münzir,

74- Ma´kıl b. Münzir,

75- Abdullah b. Numan,

76- Dahhâk b. Harise,

77- Sevad b. Zurayk (Rizn),

78- Ma´bed b. Kays,

79- Abdullah b. Kays.

Numan oğullarından:

80- Abdullah b. Abdi Menaf,

81- Cabirb. Abdullah,

82- Cüleyde b. Kays,

83- Numan b. Sinan (Yesar) (bu ailenin azadlılan dır).

Sevad oğullarından:

84- Ebu´l-Münzir Yezid b. Âmir,

85- Süleym b. Amr,

86- Kutbe b.Âmir,

87- Antere (Süleym b. Amr´ın azadlısıdır).

Adiyy b. Nâbi oğullarından:

88- Abs b.Âmir,

89- Sa´lebe b. Ganeme,

90- Ebu´l-Yeser Ka´b b. Amr,

91- Sehl b. Kays,

92- Amr b. Talk,

93- Muaz b. Cebel.

Zurayk oğullarından:

94- Kays b. Mıhsan (Hısn),

95- Ebu Halid Haris b. Kays,

96- Cübeyrb. İyas,

97- Ebu Ubâde Sa´d b. Osman,

98-Ukbe b. Osman,

99- Zekvan b. Abdi Kays,

100- Mes´ud b. Halde.

Halid oğullarından:

101- Abbas b. Kays.

Halde oğullarından:

102- Es´ad b. Yezid,

103- Fâke b. Bişr(Büsrb. Fâke),

104- Muaz b. Mâıs,

105- Âiz b. Mâıs,

106- Mes´udb.Sa´d.

Adan oğullarından:

107- Rifâa b. Râfi1,

108- Hallad b. Râfi1,

109- Ubeydb. Zeyd.

Beyaza oğullarından:

110- Ziyad b. Lebid,

111- Ferve b. Amr,

112- Halidb.Kays,

113- Rüceyle (Ruhayle) b. Salebe,

114- Atıyye b. Nüveyne,

115- Huleyfe (Uleyfe) b. Adiyy.

Habib oğulları ndan:

116- Râfi1 b. Muallâ.

Neccar oğullarından:

117- Ebu Eyyub Halid b.Zeyd.

Üseyre oğullarından:

118- Sabit b. Halid.

Amr oğullarından:

119- Umâre b. Hazm,

120- Sürâka b. Ka´b.

Ubeyd b. Sa´lebe oğullarından:

121- Harise b. Numan,

122- Süleym b. Kays.

Âiz oğulları ve müttefiklerinden:

123- Süheyl b. Râfi1,

124- Adiyy b.Zağbâ.

Zeyd oğullarından:

125- Mes´ud b. Evs,

126- Ebu Huzeyme b. Evs,

127- Râfi1 b. Haris.

S evad oğulları ve müttefiklerinden:

128- Avfb. Haris,

129- Muavviz b. Haris,

130- Muaz b. Haris,

131- Numan (Nuayman) b. Amr,

132- Âmir b. Muhalled,

133- Abdullah b. Kays,

134- Usayma,

135- Vedia b. Amr,

136- Sabit b. Amr,

137- Ebul-Hamra1 (Haris b. Afrâ´nın veya Rifaa´nın azadlısıdır).

Âmir b. Malik oğullarından:

138- Sa´lebe b. Amr,

139- Seril b.Atîk,

140- Haris b. Sımme (Revhâ´da deveden düşüp sakatlanmış, geri dönmüştür).

Amr b. Malik oğulları ndan:

141- Übeyyb. Ka´b,

142- Enes b. Muaz.

Adiyy b. Amr oğullarından:

143- Evs b. Sabit,

144- Ebu´ş-Şayh Übeyy b. Sabit,

145- Ebu Talha Zeyd b.Sehl.

A diyy b. Neccar oğulları ndan:

146- Amr b. Sa´lebe,

147- Salîtb. Kays,

148- Ebu Salît Üseyre b. Amr,

149- Amr Ebu Hârice b. Kays,

150- Sabit b. Hansa,

151- Âmir b. Ümeyye,

152- Muhriz b.Âmir,

153- Sevad b. Gaziyye.

Haram b. Cündüb oğullarından:

154- Ebu Zeyd Kays b. Seken,

155- Ebu AVer b. Haris (Haris b. Zâlim),

156- Süleym b. Milhan,

157- Haram b. Milhan.

Mazin b. Neccar oğulları ve müttefikien´nden:

158- Kays b. Ebi Sa´saa,

159- Abdullah b. Ka´b,

160- Usayma.

Hansa b. Mebzul oğulları ndan:

161- Ebu Davud Umeyr b. Âmir,

162- Sürâka b. Amr.

Sa´lebe b. Mazin oğulları ndan:

163- Kays b. Muhalled.

Dinar b. Neccar oğullarından:

164- Numan b. Abdi Amr,

165- Dahhâkb. Abdi Amr,

166- Süleym b. Haris,

167- Cabirb. Halid,

168- Sa´d b. Süheyl.

Kays oğullarından:

169- Ka´b b.Zeyd,

170- Büceyr b. Ebi Büceyr.[79]

Adan oğullarından:

171- Itbanb. Malik,

172- Müleyl b. Vebere,

173- Isma b. Husayn,

Bunlardan başka, Güşem oğullarından:

174- Hilal b. Muallâ´nın da, Bedir seferine katı İdi ğı rivayet edilir.[80]

Peygamberimiz Aleyhisselamın Mücahidler Hakkındaki Duası

Peygamberimiz Aleyhisselam, Buyûtu´s-Sukyâ´dan ayrıldıkları sırada mücahidlerin haline baktı da:

"Allah´ım! Onlar yayadırlar! Sen onları bindir!

Onlar çıplaktırlar! Sen, onları giyindir!

Allah´ım! Onlar açtırlar! Sen onları doyur!" diyerek dua etti.

Peygamberimiz Aleyhisselamin duası, Bedir zaferiyle kabul buyurulmuş oldu.[81]

Hubeyb b. Yesaf (İsaf)´ın Müslüman Olarak Bedir Seferine Katılışı

Peygamberimiz Aleyhisselam Buyûtu´s-Sukyâ´dan kalkıp Akîk vadisine vardı. Orada, Medinelilerden Hubeyb b. Yesaf (İsaf) ile Kays b. Muharriş gelip Peygamberimiz Aleyhisselama yetiştil­er.

Hubeyb çok cesaretli, cenkçi bir adamdı.

Her ikisi de henüz Müslüman olmamışlardı, kendi dinlerinde bulunuyorlardı.

Peygamberimiz Aleyhisselam, Hubeyb´i-miğferiyle yüzünü saklamış olmasına rağmen-tanıdı.

Sa´d b. Muaz´a dönerek:

"Sağında giden, Hubeyb b. Yesaf (İsaf) değil mi?" diye sordu.

Sa´d b. Muaz:

"Evet!" dedi.

Hubeyb gelip Peygamberimiz Aleyhisselamın devesinin yularından tuttu.

Peygamberimiz Aleyhisselam, Hubeyb ile Kays b. Muharris´e:

"Siz bizimle mi yola çıktınız?" diye sordu.

Onlar:

"Sen bizim kızkardeşimizin oğlusun ve komşumuzsun!

Biz, kavmimizle birlikte, ganimet için çıktık.[82]

Hem biz, kavmimizin bulunduğu bir savaşta bulunmayışımızdan da utanırız" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:

"Siz Müslüman oldunuz mu?" diye sordu.

Onlar:

"Hayır!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Biz, müşriklere karşı, müşriklerden yardım istemeyiz!" buyurdu.[83]

Hz. Âişe´nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz Aleyhisselam Bedir´e doğru yola çıkıp Harretü´l-Vebere´ye varınca, bir adam (Hubeyb b. Yesaf [İsaf]) gelip yetişti ki, kendisi güçlülüğü ve cesaretiyle tanınırdı. Ashab, onu gördükleri zaman, sevindiler.

Hubeyb, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Sana tâbi olmak, senin yanında bulunup elde edilecek ganimetten yararlanmak için geldim!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:

"Sen Allah´a ve Resûlüne iman ediyor musun?" diye sordu.

Hubeyb:

"Hayır!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Öyleyse geri dön! Ben asla bir müşrikten yardım alamam!" buyurdu.

Hubeyb geri döndü.

Sonra, bir ağacın yanında, Peygamberimiz Aleyhisselama tekrar gelip yetişti ve ilk defa söylemiş olduğu sözü söyledi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:

"Sen Allah´a ve Resûlüne iman ediyor musun?" diye tekrar sordu.

Hubeyb:

"Hayır!" dedi.

"Öyleyse geri dön! Ben bir müşrikin bana yardım etmesini istemem!" buyurdu.

Hubeyb geri döndü.

Peygamberimiz Aleyhisselam´ın Beyda´da bulunduğu sırada ona tekrar yetişti ve ilk defa söylemiş olduğu sözünü tekrarladı.

Peygamberimiz Aleyhisselam da, yine ona:

"Sen Allah´a ve Resûlüne iman ediyor musun?" diye sordu.

Hubeyb:

"Evet!" dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Öyleyse, bizimle birlikte yürü, git!" buyurdu.[84]

Allah ondan razı olsun![85]

Bedir´e Giderken Uğranılan, Durulan Yerler

1- Peygamberimiz Aleyhisselam; Medine´den Mekke´ye doğru giden dağ içindeki yolu takip ederek

Akîk´e vandı.[86]

2- Akîkten İtin Ezher deresine kadar da, ıssız yollardan gitti.

İbn Ezher deresinde bir ağacın altına indi.

Hz. Ebu Bekir, kalkıp taşlarla küçük bir mescid yaptı.

Mescidin içinde Peygamberimiz Aleyhisselam la birlikte namaz kıldı.

Pazartesi sabahına kadar orada kaldılar.

Peygamberimiz Aleyhisselam, İbn Ezher deresinden kalkıp.[87]

3- Zü´l-huleyfie´ye, Zü´l-huleyfe´den sonra,

4- Zâtü´l-ceyş´e, Zatü´l-ceyş´ten sonra,

5- Türban´a vardı. Turhan´dan sonra,

6- Melel´e, Melel´den sonra,

7- Merereyn´den olan Gamîsü´l-hamam´a, Gamîsü´l-hamam´dan sonra,

8- Suhayratü´l-yemam´a, Suhayratü´l-yemam´dan sonra,

9- Seyyâle´ye, Seyyale´den sonra,

10- Feccü´r-revhâ´ya, Feccü´r-revhâ´dan sonra,

11- Senûkeye uğradı ki, mutedil yoldur. Nihayet,

12- Irku´z-zabya´ya vardı. Sonra,

13- Secsec´e indi ki, burası Revhâ kuyusudur.

Sonra, Secsec´den ayrıldı.

14- Munsarafa vardı, Munsaraf´a varınca,

15- Mekke yolunu solda bırakarak sağ taraftan, Naziye üzerinden Bedir´e doğru gitmeye devam etti.

16- Naziye ile Mazîk-ı Safra arasındaki Ruhkan vadisini geçti.

17- Mazîk´a vardı. Mazîktan sonra

18- Safra yakınına vardı.

Orada bulunduğu sırada Cühenilerden Besbes ile Adiyy b. Ebi´z-Zağba´yı; Ebu Süfyan b. Harb ve başkaları hakkında edinecekleri haberleri getirsinler diye Bedir´e gönderdi.

19- İki dağ arasında bir köy olan Saffa´ya varınca, Safra´yı solda bırakarak,

20- Sağ taraftan Zefiran vadisine doğru ilerledi.

21- Zefiran vadisini geçtikten sonra, konakladı.[88]

Besbes´le Adiyy´in Bedir´e Uğradıklarını Anlayan Ebu Süfyan´ın Kureyş Ticaret Kervanını
Bedir´den Deniz Sahiline Kaçırışı

Besbes b. Atmr ile Adiyy b. Ebi´z-Zağba Bedir´e gelip develerini suya yakın bir tepeciğe ıhdındıktan sonra, suyun başına vardılar. Kırbalarına su doldurdular.

O sırada, Cühenîlerden Mecdi b. Amr da su başında bulunuyordu. Su başına gelen kadınlardan ikisinin, aralarındaki bir borç ilişkisini konuşurken, borçlu olanın arkadaşına:

"Yarın ya da yarından sonra kafile gelir ve ben onlara iş görür, senin alacağın olan borcumu sana o zaman öderim!" dediğini, Mecdi´nin de bunu "Doğru söylüyorsun!" diyerek doğruladığını işittiler.[89] İşit­tiklerini gelip Peygamberimiz Aleyhisselama haber verdiler.[90]

Ebu Süfyan, kervandan önce, suyun başına geldi.[91]

Orada gördüğü Mecdi b. Amr´a:

"Muhammed´in gözcülerinden herhangi birini gördün mü?

Vallahi, Mekke´de yarım ukıyyesi (20 dirhemi) olup da onu bizimle ticarete sürmeyen kadın erkek hiçbir Kureyşî kalmamıştır.

Eğer sen düşmanımız hakkında birşey saklayacak olursan, denizler kıl parçasını ıslatmaya devam ettiği müddetçe, Kureyşilerden hiçbir kimse seninle barışmaz!" dedi.

Mecdi:

"Vallahi, seninle Yesrib arasında bir düşman yoktur!

Ben hoşlanmadığım, şüphelendiğim hiçbir kimse görmedim.

Eğer seninle Yesrib arasında bir düşman olsaydı, onu sana açıklamak bizi asla korkutmazdı. Onu senden saklamazdım.[92]

Ben tanımadığım hiç kimse görmedim. Anca, iki binitli kişi gördüm ki, onlar şu tepeciğe hayvanlarını ıhdırdıktan sonra, eski su kırbalarıyla gelip su aldılar ve gittiler" dedi.

Ebu Süfyan onların develerini ıhdırdıklan yere varıp develerin kığılarından aldı ve onu ezdi. Bir de bakü ki, onda hurma çekirdeği var!

"Bu vallahi Medine yemleridir!" dedi.[93]

Hemen arkadaşlarının yanına dönüp kervanın yönünü Bedir yolundan çevirdi. Bedirl solunda bırakarak sahile doğru hızla ilerledi.[94]

Kureyş Ordusunun Kervanlarını Korumak Üzere Gelmekte Olduğu Haberi Üzerine, Durumun Ashab ile Konuşuluşu

Kureyş müşriklerinin kervanlarını korumak üzere gelmekte oldukları haberi alınınca, Peygamberimiz Aleyhisselam durumu ashabına duyurdu[95] ve Müslümanları müşriklerle çarpışmaya hazırlamak istedi:[96]

"Yüce Allah, iki taifeden birisini bana va´d etti: ya kervan, ya Kuneyş ordusu! Kureyş ordusu Mekke´den çıkmış, size doğru geliyor! Ne dersiniz? Size kervan mı, yoksa Kureyş ordusu mu daha iyidir?" diye sordu.

"Hayır! Bize düşmanı karşılamaktan ise, kervanın üzerine düşmek daha iyidir!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselamın yüzünün rengi değişti ve:

"Kureyş ordusu Mekke´den çıkmış, size doğru geliyor!

Ne dersiniz? Size kervan mı, yoksa Kuneyş ordusu mu daha iyidir?" diyerek, sorusunu tekrarladı ve:

"Kervan deniz sahiline doğru geçti, gitti!

Şu Ebu Cehil ise, üzerinize geliyor!" buyurdu.

"Yâ Rasûlallah! Sen kervana bak! Düşmanı bırak!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam kızdı, ayağa kalktı.[97]

Bunun üzerine, önce Hz. Ebu Bekir, sonra da Hz. Ömer, kalkıp güzel sözler söylediler.[98]

Sonra, Mikdad b. Amr kalktı ve:

"Yâ Rasûlallah! Allah´ın emrettiği şeyi yerine getir! Biz senin yanındayız!

Vallahi, biz sana, İsrail oğullarının Musa Aleyhisselama dediği gibi, ´Sen ve Rabbin gidip savaşın! Biz muhakkak burada oturucuyuz!´ demeyiz.

Fakat, ´Sen ve Rabbin gidip savaşın! Biz de sizinle birlikte savaşıcılarız!´ deriz.

Seni hak din ve Kitabla peygamber gönderen Allah´a yemin ederiz ki, sen bizi Birkü´l-gımad´a kadar yürütecek olsan, oraya varıncaya kadar seninle birlikte gider, senin önünde savaşırız!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Hayra eresin!" diyerek onun için hayır diledi.[99]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Ensan da konuşturmak isteyerek:

"Ey insanlar! Siz de bana görüşünüzü açıklayınız!" buyurdu.[100]

Çünkü, onların sayılan çoktu. Akabe´de Peygamberimiz Aleyhisselamla yaptıkları bey´atta:

"Yâ Rasûlallah! Sen bizim diyarımıza gelinceye kadar, biz senin himayenden uzağız.

Bize gelip kavuştuğun zaman, bizim himayemizdesin. Çocuklarımızı ve kadınlarımızı koruyup savunduğumuz şeylerden seni de korur ve savunuruz!" diye taahhütte bulunmuşlardı.

Bunun için, Peygamberimiz Aleyhisselam, Ensarın Medine dışında düşmanla savaşmak istemeye­ceklerinden endişe ediyordu.

Çünkü, onlar Peygamberimiz Aleyhisselamı ancak Medine içinde koruyacaklarına, savunacakları­na söz vermiş bulunuyorlardı.[101]

Muaz b. Cebel:

"Yâ Rasûlallah! Sen galiba bizi konuşturmak istiyorsun gibi?" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Evet!" buyurdu.

Bunun üzerine, Sa´d b. Muaz:

"Biz sana iman etmiş, seni doğrulamış, bize getirdiklerinin hak ve gerçekliğine şehadet getirmiş, bu yolda dinlemek ve itaat etmek üzere sana kesin sözler de vermiş bulunuyoruz!

Yâ Rasûlallah! Sen, istediğini yap! Seni hak peygamber gönderen Allah´a yemin ederim ki, sen bize şu denizi gösterip dalsan, seninle birlikte biz de dalarız, içimizden hiç kimse geri kalmaz!

Senin yarın bizi düşmanımızla karşılaştırmandan da hoşnutsuzluk göstermeyiz.

Savaşta sabır ve sebat göstermek, düşmanla karşılaşınca da sadakatten ayrılmamak, bizim şiarımızdır.

Umulur ki, Allah, sana bizden, gözünü aydın edecek şeyler gösterecektir!

Yürüt bizi Allah´ın bereketine doğru!" dedi.

Sa´d b. Muaz´ın sözleri Peygamberimiz Aleyhisselamı sevindirdi, neşelendirdi ve:

"Haydi, yürüyünüz Allah´ın bereketine doğru!

Size müjdelerim ki; Allah, bana iki taifenin birini va´d buyurdu.

Vallahi, şu anda, sanki o kavmin vurulup düşecekleri yerlere bakıyor gibiyim!" buyurdu.[102]

Kureyş Müşrikleri Hakkında Süfyan-ı Damrî´den Bilgi Alınışı

Peygamberimiz Aleyhisselam, Zefiran´dan ayrılıp,

21- Esâfir diye anılan sarp yokuşlara doğru ilerledi. Oralardan da,

22- Debbe diye anılan bir beldeye indi.

23- Dağlar gibi büyük kum tepeleri olan Hannan´ı sağda bırakarak,

24- Bedir´in yakınına indi.

Peygamberimiz Aleyhisselamla Hz. Ebu Bekir, hayranlarına binerek, çevrede rastladıkları Süfyan-ı Damrî adındaki bir ihtiyarın yanında durdular.

Ona Kureyşten, Muhammed ve ashabından, oralarda kendisine gelen haberleri sordular.

İhtiyar

"Sizin kimlerden olduğunuzu bana haber vermedikçe, sorduğunuz şeyleri size haber vermeye­ceğim" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Sen bize haber verdiğin zaman, sana haber veririz!" buyurdu.

İhtiyar

"Buna karşı bu olur mu?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Olur!" buyurdu.

Bunun üzerine, ihtiyar:

"Bana haber geldi ki, Muhammed ve ashabı şu ve şu günde Medine´den çıktılar. Eğer bana haber veren doğru söylemişse, onlar bugün şu şu yerdedirler" dedi. (Peygamberimizle ashabının bulundukları yerleri söyledi.)

Bana şu haber de geldi ki, Kureyş şu şu günde çıktılar. Eğer bana haber veren doğru söylemişse, onlar bugün şu şu yerdedirler" dedi. (Kureyşflerin bulunduğu yeri söyledi.)

İhtiyar, vereceği haberi verdikten sonra:

"Peki, ya siz kimlerdensiniz?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Biz sudan [dölsuyundan]ız!" buyurup, onun yanından ayrılarak sahabilerinin yanlarına döndü.

İhtiyar

"´Sudanız!´ demek, ne demektir? Irak´ın suyundan mı?" diye kendi kendine sordu durdu.[103]

24- Peygamberimiz Aleyhisselam Bedir´in yakınında bir yere indi.[104]

Bir Keşif Birliğinin Bedir Suyuna Gönderilişi

Peygamberimiz Aleyhisselam; akşamleyin,

1- Hz. Ali,

2- Zübeyr b. Avvam,

3- Sa´d b. Ebi Vakkas ve

Ashabdan daha bazılarını, Kureyş müşrikleri hakkında bilgi edinmeleri için Bedir suyuna gönderdi.

Onlar, Kureyşîlere develerle su taşıyanlardan Benî Haccac´ın kölesi Eşlem ile Benî Âs b. Saîd´in kölesi Arîz Ebu Yesar´ı yakalayıp getirdiler ve onları sorguya çektiler.

O sırada, Peygamberimiz Aleyhisselam namaz kılıyor ve kıyamda bulunuyordu.

Sucu köleler:

"Biz, Kureyşîlerin su taşıyıcılarıyız!

Onlar bizi kendileri için su alalım diye gönderdiler!" dediler.

Ashab, onların verdikleri haberden hoşlanmadılar; onları, Ebu Süfyan´ın adamlarından olabilecek­lerini sanarak, dövdüler.

"Biz, Ebu Süfyan´ın adamlarıyız!" demek zorunda kalınca, bıraktılar.

Peygamberimiz Aleyhisselam, rükû etti, iki secdeyi de yaparak selam verdi ve:

"Size doğru söyledikleri zaman, onları dövdünüz!

Size yalan söyledikleri zaman, onları bıraktınız!?

Onlar doğru söylediler.

Vallahi, onlar Kureyş ordusunun adamlarıdırlar!" buyurduktan sonra, onlara:

"Bana Kureyşîlerden haber veriniz?" buyurdu.

Onlar:

"Vallahi, Kureyşîler işte şu gördüğünüz kum tepesinin arkasındaki vadinin öb
Top