Girit Üzerine Bir Etüd

Girit Üzerine Bir Etüd

Sultan İbrahim'in şahsiyetiyle alakalı beyanımız esnasın­da, bu zat hakkında tarihçilerin münsif yâni insafla bakma­dıklarını yazmıştık. Halbuki bu padişahın sekiz yıl süren dö­nemindeki en mühim deniz olaylarından biri, Girit Adası üze­rine yapılan günümüzde anfibik hareket diye adlandırılan fe­tih savaşıdır. 1645'de başlıyan bu hareket 1669'da sona er­diğinde kanlı ve bîr çok vakanın yaşandığı 24 sene geride bı­rakılmıştı.

Dalmaçyah Yusuf Paşanın kaptanı deryalığıyla açılan sa­vaş 24 sene sonra nihayetlendiğinde, Osmanlı kuvvetlerinin yöneticisi Köprüiüzâde Fâzıl Ahmed Paşa aynı zamanda, ve­ziriazam olarak devletin iki numaraiısıydı. Girit Savaşı ile ilgi­li olarak; deniz savaşları târihimizin kaynağını, zafernameler, hatıratlar ve gemilerin vukuat defterleri teşkil etmekle bera­ber, Girit savaşıyla ilgili tek kaynak rahmetli deniz tarihçisi, Ali Haydar Emir Alpagut'un olduğunu ifade eden merhum Amiral Afif Büyüktuğrul'un Ali Haydar beyin 1916'da yayım­ladığı 'Târihi Bahri Sayfalan" adli eski Türkçe ile yazılmış ki­taptı demesinin ardından, değerli çalışmasının 2. cildinin 101. sahifesinde Alman Tarihçilerden Ekkehart Eşkof adlı zâtın Türk Târih Kurumunun tertiplediği Atatürk konferansla­rında "Denizcilik Târihînde Kandiye Muharebeleri" dizesiyle, Venedik bilgilerini bize duyurmuştu, demekte.

Tarihçi; bu konferanslarının ilkine şu sözle başlamış: "Biz; 22 yıl savaştık. . Hayır deniz savaşı 22 yılda bitti. Aynı za­manda 22 yıl Kandiye Kalesini almak ve vermemek için, bu kale etrafında kara muharebeleri ile geçti. Bundan ötürü mu­harebenin adını da İtalyanlar "Kandiya Muharebesi" olarak tanımlıyorlar. Batılı tarihçiler için, bu kadar uzun zaman alan savaşın önemi ikinci dereceyi almaktadır diyor Dr. Eşkof.

Osmanlı devletiyle, Venedik cumhuriyeti arasında cereyan eden kara ve deniz savaşları hakkında değişik fakat ilgi çeki­ci görüşler vardır demektedir. Bu dönemde Girit ve Podol-va'nın alınması ve Ukrayna'nın Kazak böigesi üzerinde Os-manlı egemenliğinin kurulmasını hatırlamak gerekir diyen Dr. Eşkof, ağır bir buhran geçirmesi de bu dönemlerde yaşa­nırken, bu sıkıntıyı atlattıran Köprülü Mehmed ve oğlu Köp-rülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa olduklarına işaretle beyanına de­vam etmekte. Ara başlıkta kullandığımız manşete bağlı kal­mak suretiylede olsa sayfamızı, merhum Büyüktuğrul'un çaşmasınjn 2. cildinin, 102. sahifesinden şu alıntıyla süslüyo-mz: ".Girit için asıl kara savaşına ait safha hemen iki yılda bitmiştir. Kuzey'deki büyük kıyı şehri, Resmo ile yine ku­zeyde ki müstahkem Mirabeilo limanı ve güneydeki, Gira-petra fethedildikten sonra, başşehir Kandiya ile Suda, Spi-nalonga ve Sittia'nın liman tabyaları Venediklilerin elinde kalmıştı. Bundan sonra 22 yıl süren, savaş içinde Kandi-ya'nin işgali, Dalmaçya'ya yapılan küçük çapta karşılıklı se­ferler ve özelikle, büyük ve yaygın deniz seferleri yazılmaya değer olaylardır. İkinci derecede, bir savaş alanı olan Dal-maçya'da bir deniz savası yürütülmektedir. Çünkü Venedik Dalmaçya'si kapalı bir kara eyaleti deöildir. Daha çok ada-îar, kaleler, tahkim edilmiş balıkçı köyleri, girişleri ve geçit­leri setler ve tabyalarla korunmuş, böylecede içerleri kapa­tılmış olan nehir vadileri ve özellikle, çok iyi tahkim edilmiş, liman şehirlerinden ibaret bir savunma sistemi halindeydi.

Venedik donanması, Osmanlı filolarının hücumlarına rağ­men Adriyatik denizinde, bu sistemin en Önemli noktalan arasında sürekli bağlantı sağlayarak üslere askerî kuvvetler, topçular ve cephane taşımakta, işgal edilmiş kıyı bölgeleri­ne limanlara yeni kuvvetler çıkarmakta ve Osmanlıların de­niz üslerine yapılacak baskınlara katılmaktaydılar."

Venediklilerin savunmasının izah edilmesinden sonra şöyle devam ediyor: "Girit Adası; Doğu Akdeniz kıyılarında önem­li bir rol oynamıştır. Orta Çag'da bu ada'ya sahip olmak için savaş ile Doğu Akdenizde üstünlük sağlama mücadelesi adetâ aynı anlama geliyordu. Ege denizinin girişine egemen bir durumda bulunan adanın, başkenti İstanbul olan impa­ratorluk için ve bu imparatorluğa karşı, girişilecek olasılık bir saldın için çok büyük bir önem taşıyacağı ortadadır. Böylece Bizansla, Şam ve Bağdat halifeleri arasında Akde­niz güvenliği için yürüyen mücadele, gerçekte bu ada için yapılan mücadele idi.

Ancak; çok sonraları yeni çağda. İstanbul'a giden yol ye­rme CibraSta'dan Süveyş'e giden yolun dünya denizcilik sis­teminin mihveri olmasından sonradır ki, Yunanistan gibi kü­çük bir devletin bu adayı almasına ve bu ada üzerinde ege­menliğine tahammül imkânı doğmuştur. Venedik, 1205 yı-hrtdâ Girit adasını almış ve böylelikle Ege ve Doğuakdenizin /hatırı sayılır bir deniz egemenliği sağlamıştır. Osmanlı imparatoluâu Girit'i aldıktan sonra Eqe denizide Karadeniz qibi adetâ bir Türk denizi biçimine girdi. Fâtih Sultan Meh­med tarafından başlatılan Ege denizindeki takım adaları, imparatorlunun hakimiyeti altına alma hareketi tamamlan-dıöı zaman, bu böV dekt Venedik hakimiyetinin ve deniz si-yasetinin de soraeİmiş oldu," Diyen Dr. Eşkof; "Osmanlı padişahının Mısır gitmekte olan bir gemi konvoyuna Maİ-tah kadırgaların saldırısı gerçekleşince de devleti âliye, 1565'de Malta üzerine büyük bir sefer yapmıştı ifadesiyle sözü, 30/nisan/1645'de padişahın sarayının önünden bir resmi geçit haMnde Marmaraya yayılan donanmaya getirir. Venedikli gözlemciler, Güney istikametine olan bu sefere nefeslerini keserek bakıyorlardı.

Tinos ve Çuha adalarına Kaptanlar ve gemiciler nezaket ziyaretlerini yaptıklarında, Kaptanı Derya Yusuf Paşa'ya ada idarecileri, kahve, şeker ve erzak göndermek suretiyle hür­metlerini yinelemiş oldular. Bu arada da Osmanlı donanma­sı, Garb ocaklarından gelecek filolarını beklemeye başlar­ken, Yusuf Paşa gemilerin reislerine vazifelerini bildiren zarfları açmaları için emir verme zamanı geldiğinin, kararını vermişti.

25/haziran/1645'de Hanya kıyılarında Osmanlı gemileri göründüğünde yetmiş yıldır durmuş olan, Osmanlı Venedik savaşı yine başlamış oldu. Bu haber; Venedik senatosuna ulaştığında müzakereler başladı ve Papa'ya haber uçuruldu. Avrupanm o dönem hatırı sayılır bütün ülkelerine Venedik Doçu mektuplar yazdı.

Osmanlı hücumunu, Doç'un yazdığı mektuplarda başda Papalıkla yakın olan ispanya kralına, Fransa Kraliçesi Avus­turyalı Anna'ya ve Kardinal Mazarine anlatıldı. Otuz yıl sa­vaşlarının sonunu yaşayan avrupa devletleri, bu mektuplara pek önern vermemekle geçiştirdiyse de Malta şövalyeleri, Napoli, Papalık, Floransa ve Cenova yardıma koştular Bu kuvvetler Girit'e güç verirken Osmanlı donanması tersane­lerinde yapılan gemileriyle, donanmasına devamlı takviye alabildiğinden bu kadar geniş düşmanda uzun yıllar sa­vaşmayı başarması ve nihayetinde Ahrned Paşanın Ada'nın tamamını fethe muvaffak olma& Sultan İbrahimle başlayan deniz hareketini aralıksız savaşla götürebilmesi, 4. Mehmed devrinde tamamlanması devletin devamlılığının en bariz göstergesidir.

Ancak; biz Girit savaşının nihayetini 4. Mehmed'in devrin­de deniz hareketlerine atfu nazar ettiğimizde temasa gayre edeceğiz. Sultan İbrahim dönemi meşhur insanlardan Nergis Mehmed Efendi, Karaçelebizâde Mahmud Efendi, ıslahat layihası sahibi Koçi Bey, Kara Mustafa Paşa, Şeyhülislâm Yah­ya Efendi, Kemankeş Mustafa Paşa, Piyale Paşa ve Siyavuş Paşalar gibi zevat zikre şayandır. Sultan İbrahim'in Osmanlı devletini yönettiği dönemde, ülkelerini idare eden bazı bir numaralar şunlardır: Almanya'da imparator 3. Ferdinand, İn­giltere'de 1. Şar!, İran'da Şah Safi ve Şah 2. Abbas, Papa-lık'da 8. Urban, 10. İnnosan, Rusya'da imparator unvanı al­tında 3. Misel, 1. Aleksi, Fransa'da 13. Lui, 14. Luiler biribirini takip ettiler.
Top