Ulema Padişah Huzurunda

Ulema Padişah Huzurunda

Nakiybul Eşraf Gubari Efendinin başta bulunduğu bir he­yet teşkil edilip, Hazreti Padişahın huzuruna varıp, isyancı askerin kendilerine verdiği listeyi taktim ettiler.

Genç Osman kendisine verilen listeyi bir hamlede okudu ve gençliğin verdiği en delici şiddetteki bakışları ile karşısındaki heyeti bir süzdü ve tane tane şu sözler ağzından bir ga-zab alev halinde çıktı: «Öldürülmeleri istenen bu şahısları vermem.»

Ulemanın sözcülüğünü yapan zat: «Padişahım, Efendimiz, kulun isteğini yerine getirin. Çünkü toplanan bu cemiyet bü­yük bir ktle olduğu gibi kararlarına da sebat içindeler. İste­dikleri yerine gelmezse hâl, haraptır. Bu gaile en az zararla atlatılmalıdır.»

Cevap çok sert ve o derece yanlıştır.

— Mukayyet olman, onlar başsız askerdir. Tez dağılır. Sözcü:

— Kul taifesi böyle birleştiğine daima istediklerini alırlar. Ecdadı İzamınızdan beride alagelmişlerdir.

Padişahın bu sözlere cevabı itham ve tehdid ile karışıktır:

— Bu fitne erbabını siz tahrik etmişe benzersiz; evvelâ sizi kırar sonra da onları kırarım, tamammı bu iş bitmiştir...

Heyhat! İş bitmiyor, yeni başlıyor ve bu sözler, erimiş bir maden'in buz üstüne boca edilmesi gibi nizamsız fakat içte duyulan patlamalar meydana getirmişti. Bu patlama neydi? Cliemavpadişahı karşılarına almışlardı. Fakat kumarı tek zar­la oynuyorlardı. İstedikleri zaman zan atmazlar ve bu iş haki­katen biterdi. Fakat padişahın yukarıdaki son cümlesi sade­ce bir teşhis değil, bu hengameden sonra başlarına gelmesi muhtemel akibetin işaretiydi. İşte oyundaki tek zar, padişa­hın elindekiyle birleşince çift zar olmuş oluyordu. Böylece oyun amansız bir savaşa münkalip oluyordu. O anda ulema Efendiler bir hissi kabelvukuu içinde kararlarını vermişlerdi. Artık bu isyan, hâl yani taht'tan Genç Osmanı indirmekle neticelenmeliydi yoksa... Evet yoksa kendilerinin başı tek omuzlarından düşerdi.
Top