Cem Sultanın Tahtı Saltanat İddiasına Kalkışı

Cem Sultanın Tahtı Saltanat İddiasına Kalkışı

Sadrazam Mehmed Paşa'nın gönderdiği haberci Cem Sultana vasıl olamamıştı. Çünkü haberci yolda Sultan Bayezid'in eniştesi Sinan Paşa'ya rastlamış ve haberciliği hayatıy­la beraber bitmişti. Cem sultan babasının vefat ve ağabeyi Bayezid'in tahta çıktığını haber alınca derhal topladığı kuv­vetlerle Devleti Osmaniyye'nin İstanbul ve Edirne'den evvel­ki payitahtı olan Bursa'ya yürüdü. Cem Sultanın Bursa'ya yürüdüğü haberini alan Sultan Bayezid-i Velî, Ayaş Paşa ku­mandasında küçük bir birliği Bursa'ya gönderdi.

Bursa ahalisi ise Yıldırım Bayezid Hazretlerinin oğullarını Bursa'ya verdikleri elem ve üzüntüleri hatırlayıverdiler ve şehrin kapılarını her iki tarafa da açmadılar. Fakat Cem Sultanın ordusuna yiyecek yardımında bulunarak reylerinin Cem Sultandan yana olduğunu ihsas etmiş oldular. Çok geç­meden iki ordu karşı karşıya geldiler, her iki taraftan bir çok insan öldü. Başta Ayaş Paşa olmak üzere bir çok Yeniçeri ileri geleni esir düştü. Muvaffakiyyet şimdilik Cem Sultanda kalmış, Bursa ahalisi reyini ihsas ettiği tarafa kapılarını aç­makta artık bir mahzur görmüyordu. Cem Sultan geçici bir saltanata vasıl olmuştu. Fakat bu saltanat kendisini ilân etti­ği ve bir de Bursa'mn desteklediği bir saltanattan öteye git­medi. Çünkü topu topu onsekiz gün sürdü. Bayezid-i Velî Hazretlerinin orduyu hümayunun başında Bursa'ya gelmek üzere yola çıktığını haber alınca Bursa'da ikamet eden bü­yük halası Selçuk Hatunu ve yanında bulundurduğu hatırlı kişilerle Hazreti Padişahın huzuruna göndermiş ve Anadolu kıtasını kendisine bırakmasını, Rumeli tarafının da Bayezid-i Velî'nin olmasını teklif ettirmiştir. Hala Sultan Hazreteri, Haz­reti Padişaha bu teklifi çok müşfik bir eda ile aktarmışsa da Bayezid-i Velî Hazretleri şu meşhur cevabı vermiştir: «Bu kiş-ver-i Rûm bir ser-i puşide-i arûs-i pür namustur ki, iki dâmad hutbesine tâb götürmez.» Manai münifi şudur ki; Devlet-i Âliyyei Osmaniyye başı öyle örtülü bir gelindir ki, iki dama­dın talebine tahammül edemez, demektir. Böyle mükemmel cevabı veren Hazreti Padişahı Velî, Bursa'mn üzerine yürü­meğe devam eyledi.

Bu yürüyüş Cem Sultanın askerince duyulunca dizler titre­meye, yürekler sızlamaya başladı. Kuvvet ikiye ayrıldı. Bir bölümü derhal doğruyu bulup Yüce Padişahın yanına gidip aflarını istediler.

Merhameti gani padişah, onlara affı nazar eyledi. Diğer fır­ka dağılıp nereye gittikleri bile beli olmadı. Cem Sultan, yal­nız kaldığını anlayınca çaresizlik ve yalnızlık içinde Konya üzerine atını üzengüediğinde belki de ömrünün sonuna kadar sürecek bir keder koridoruna dalıyordu...

Kısa zamanda Konya'ya Cem Sultan, validesi ve ailesini yanına alarak Arabistan'a doğru yola revan olurken, Cem Sultanın firarını öğrenen Hazreti Padişah Dersaadet'e yâni İs­tanbul'a avdet etti.

Cem Sultanın yanında bulunan aile efradı ve üçyüz kişilik maiyetiyle Tarsus yolu ile Haleb'e oradan Şam'a, orda biraz ikamet ettikten sonra Mısır'a niyyetle önce Kudüs'e ordan Gazze'ye ve nihayet Kahire'ye vardı.

Mısır Sultanı Kayıt Bay kendisini pek güzel bir şekilde karşıladı. Kendi evlâdı gibi muamelede bulundu. Kendisi ve ma­iyetine kalacakları büyük bir sarayı tahsis kıldı.
Top