Son İhtilal

Son İhtilal

Evet şimdi gelelim son ihtilale... Hayattayken sipahilerin hakikaten çok sevdikleri, yeniçerilerin ise aşağı yukarı hiç itiraz etmediği Hüsrev paşa'nın idamı ve başının İstanbul'a getirildiği haberi duyulunca isyancıların yeniden harekete geçmelerine sebeb oldu. Bilindiği gibi bu isyancılar Hafız pa­şanın şehidliği ile son bulan isyanda yeniçeri ağası Hasan Halife, Defterdar paşa ve padişahın musahibi Musa Çele-bi'ninde kellesini almak istemişlersede Hafız paşa ile iktifa etmişlerdi.

Bu sefer Hüsrev paşa için başlatılan isyan Recep paşa ta­rafından asilere öğretildiği veçhile bu kadroyu yok etmeyide hedefleri içine almışlardı. Asîler sanki mikrofondan kulakları­na gelen bu listenin hoperloru oldular. Daha da İleri giderek padişaha güvenmediklerini, saraydaki şehzadelerin hayatla­rından endişeli olduklarını belirterek onların kendilerine gös­terilmesini istediler. Padişah Hazretlerini de dîvan'a çağırdılar. Genç padişah tam Dîvan'a çıkmak üzere iken Sadrazam Topal Recep paşa «Padişahım abdest alsanız» diye uludu. Hz. Padişah «Paşa sen bizi abdestsiz gezenlerden mi sanur-suz» diye gürleyip bitirici nazarlarını Recep paşa'nın yüzün­de dolaştırdı. Dîvana çıkmak üzere yürüdü. Kurulan taht'a oturup, «Kullarım yine ne isterüz.» diye celâdetle sordu. Asi­lerin sözcüsü durumunda olan biri ilerleyip kelleleri istenen­lerin listesini verdi. Padişah en sert nazarlarla isyancıları sü­züyor, adeta onlanın resimlerini hafızasına nakş ediyordu. Daha sonraları bunları şurada, burada tanıyacak ve kahredi­ci yumruğu ile unufak edecekti. Bu sırada haremden şehza­deler getirilmiş ki bunlar; şehzade Bayazıd, Süleyman, Ka-asım ve İbrahim sultanlardı.

Bu manzarayı anlatmaktan ziyade şu tarihi kaynak göster­meyi uygun gördük. Sadrazam Kâmil paşa tarihi siyasi'sinin ikinci cild sahife 61. «... Teşrifat odasının kapısından görü­nüp, Cenabı Hakk'ın hıfzı samedaniyyesinde olduklarını be­yan etmişler isede yine erbabı ihtilal şehzadelerin masuniy-yetlerine dair kefil istediklerinden Şeyhülislâm ve Sadrazam kefalet-i zâtiyyeleri ile usatı temin etmişler idi.»

Recep paşa güya diğer üç zâtı korumak için Musa Çele-bi'nin kendi konağına getirmesine müsade olunmasını padi-şah'dan istirham etmişti. İşte Recep paşa bu anda okkanın altına gitmişti. Çünkü o zannediyorduki; padişah Musa Çele­biyi vermez ve böylece yapacağı bir şey kalmaz. Hz. Padişah birdenbire cevap verdi: «Baaka paşa; Musa sana emanettir. Seni kefil tutarım, bir tüyüne halel gelirse hesabın senden /sorarum» buyurdu. Recep paşa hesabında yanılmanın verdi­ği hayretle yavaşça «başüstüne» diyebildi.

Musa Çelebi'yi yanına alan Recep paşa konağına gitti. Er­tesi sabah Recep paşa'nın konağı asiler tarafından sarılmış Musa Çelebinin kellesini sadrazamdan istemeye başladılar.

Sadrazam güya mukavemet ediyor, ben ona kefilim vermem diye bağırıyordu. Öte taraftan Musa Çelebi'ye: «Padişahımız efendimize sen ve ben gibi binlerce kul feda olsun» diyerek onu sokağa çıkmaya ikna etti. Merdiven başına geldiğinde paşanın adamlarından biri talihsiz musahibi aşağı itiverdi. İs-yancular bir anda Musa Çelebi'yi hançerleyip öldürdüler. Re­cep paşa, yakasını parçalıyor, bağrını yumrukluyor «Ne etti­niz ben ona kefildim» diye avaz ediyordu. Tam tabiri ile hem sandalı sallıyor hem de fırtına var diyen kayıkçıyı andırıyor­du. İsyancılar bu melun işi bitirdikten sonra eski yeniçeri ağası Hasan Halifeyi buluyorlar parçalıyorlar oradan da Def­terdar Mustafa paşayı gizlendiği yerde şehid ediveriyorlardı.

İstanbul yine karmakarışık olmuş, hasretle kendine nizam verecek adamı bekliyordu. Diğer tarafdan Sipahiler, Sultan Murad'ın tahttan indirilmesini açıkça müzakere etmeye baş­lamışlardı. Ne varki; Yeniçeri Ağasının muavini Köse Meh-med Ağa ile Sipahi Ağa'sı Rûm Mehmed Ağanın mukave­metleri olmasaydı, Hz. Padişah bu raundu kaybeder dolayısı ile Osmanlı Devleti büyük bir zarara duçar olurdu. Ağalan kendi yanına celbetmeye muvaffak olan padişah, bu isyan­dan kârlı ve galip olarak çıktı. Ama bu celbetme işini nasıl başardı. İşte buna biraz değinsek iyi olur.

İktidar sürdürmek için kuvvet merkezlerini elde tutmak ve kendine bend ile mümkün olduğu inkâr edilmez bir gerçektir. Padişah, Hafız paşa'ın katlinden sonra Defterdar Mustafa pa­şanın yerine Hüseyin Efendi, Yeniçeri Ağa'sı olmasına rağ­men kellesi istenen Hasan Halife'nin yerine Köse Mehmed Ağa tayin olunmuştu. Şeyhülislâmlık ise Ahizade Hüseyin Efendiye, Sadrazamlık ise Topal Recep Paşa'ya verilmişti. Sipahi Ağalığına Rûm Mehmed Ağa'nın tayinleri yapılmıştı.

Rûm Mehmed ve Köse Mehmed Ağa'ları eskiden beri tanı­yan padişah onları birer birer saraya davet etmiş ve meydana gelen bütün isyanların altında Recep paşa'nın kesin eli ol­duğunu öğrenmişti. Bu Recep paşa'nın hesabını görmek için padişaha bir vesile lâzımdı. O da Hüsrev paşa'nın idamı işi olmuştu. Hüsrev paşa'nın idamını yukarıda bir netice olarak vermişsekde perde arkası sayılabilecek bir safahatı vardırki; Mizancı Murad bey tarihinde bu olayı çok Önemli bulmasın­dan epeyi tafsilat veriyor. Biz sadeleştirerek vermeye lüzum­lu gördük.

Diyarbakır Beylerbeyliğine tayin etmiş bulunduğu Murtaza paşayı yanına celbederek eline Hüsrev paşa'nın idam ferma­nını tutuşturup «Baka paşa senin sadakatinden bu fermanın gereğini yapmanı beklerim.» Bakınız dürüst bir adam olan Murtaza Paşa ne cevap verir: «Padişahım bu işi bana verme­yiniz.» Padişah sıkılır bunun üzerine Murtaza paşa izah eder: «Padişahım; Hüsrev paşa çok gaddar ve zalimdir. Yıllardır bu sıfatlarla devletin en yüksek kademelerinde vazife ifa et­miştir. Bu vasıflarından dolayı büyük bir servet sahibidir. Ben onu katlettikten sonra servetinin en ufak habbesini da­hi hazineye koysam yinede bazı şahıslar Murtaza paşa Hüs­rev paşa'nın hazinesinden epey mal aldı derler.» Ve ilâve et­ti: «Bu sözler gün olur padişahımın nezdinde makbul karşı­lanır» dedi. Hazreti padişah «Bunu söylediğin çok iyi oldu. Dağ taş gammaz kesilmiş haklısın ne varki bana Hüsrev'in kellesi lâzım onun servetini kuruşuna varıncaya kadar sana hibe ettim» cevabını verdi."

Yukarıda naklettiğimiz olayın en önemli tarafı karşısındaki 'insana itimat telkin ederek, arzu ettiğini yaptırmanın önemini belirtmek içindi.

İşte Rûm Mehmed ve Köse Mehmed Ağalar padişahın ne kadar iyi niyetli ve ayrıca devlet gemisini rayına oturtmakta son derece kararlı olduğunu gördüklerinden kendisini des­teklemişlerdi.
Top