Ölüm Hücresi

Ölüm Hücresi

Padişah artık savurduğu küfürleri validesi Kösem Sultana etmeye başlamıştı. Demek ki; yanında bulunan iki cariye­den, hâl vakasında, Kösem Mahpeyker Valide Sultan'in oy­nadığı rolü öğrenmişti. Artık bir dinlenmeye çekilen eski pa­dişah, güçleniyor ve beş defa bağırmaya koyuluyordu. Mah-besinden taşan sesler dışarıya duyuluyor, bunları duyanların bir bölümünün içi sızlamaya başlamıştı. Ertesi gün oda kapı­sının önü bir güzel örüldü. Ahalinin tepkisini ölçmek için pa­dişahın kapatıldığı yerden kurtulup firarı başardığı istikame­tinde bir haber hassaten çıkarıldı. Görüldüki; esnaf derha! dükkânlarını kapadı.

Demek ki, ahalinin nabzı sayılan esnaf bu karışık ahvalde yağmaya uğrayacağı endişesiyle ve de, bu işe karışmamak için kenara çekilmeyi seçmişti. Beri yandan kapısı örülü dâ­iresinden Sultan İbrahim'in gönüllere üzüntüler salan feryadı saray duvarlarını aşmaktaydı. Yeniçeri'lerin bir bölümününde bu feryatlardan kalbleri ihtizaza geliyor ve kendi kendilerine acaba bu hâl işini ettiğimiz kötümü oldu? Şeklinde düşünce­lere dalıyorlardı. Ahalinin ve bir bölüm askerin sessizliği; ida­reyi korkuya ve sarayı da endişeye sevketmişti. Kösem Vali­de Sultan tecrübesini konuşturarak, böyle hallerde ulemaya başvurulmak gerektiğini hatırlattı. Başvurulan ulema takımı, derhal çareyi söylemekte gecikmedi: <İz içtimaa haiifetan, faktelu ehadü minhüma> yâniiki halifeden birini öldürünüz! Mizancı Murad bey diyorki: "âyet değil. Hadis değil. İmamla­rın içtihadı değil. Uydurulmuş arabça bir cümle"den başka bir şey değil ulemanın söylediği çare.

Yine bahse konu çarenin gösterdiği iki halife ifadesi, gerek mantık gerekse mâna itibariylede yanlıştır. Çünkü halife denilen ikiden biri bulûğ çağına ermemiş bir masum çocuk. Di­ğeri ise bir mecnun. Dolaysıyla değili ki halife bir tane bile mevcud değil, görüşünü ileri süren Mizancı Murad'a iştirak etmiyorsak da söylediklerinin pekde yabana atılacak husus­lardan olmadığını düşünüyorum. Yine Murad bey diyorki; "..sümme tedarik fetvalar yüzünden Osmanlı devletinin uğra­dığı felâketler, düşmanların taarruzlarından meydana gelen felâketlerden büyük ve dehşetlidir." Sultan İbrahim'in katline dâir fetvayı isteyenler, Bektaş, Murad Ağalar, Kara Çavuş ve Muslihiddin idi. ulemanın bulduğu çâreyi fetva haline geti­rende şeyhülislâm Abdürrahim efendiydi.
Top