Hindistan'ın İmdadına Gidiş

Hindistan'ın İmdadına Gidiş

Hindistan'ın Gücürat hâkimi Bahadır Şah, Portekizlilerin devamlı tevacüzlerinden bizar olmuştu. Gün geçtikçe bu te­cavüzlere mukavemeti azalıyordu. Kâfir Fransuvan'ın dahi yardım istediği, Cihan Sultanı Kaanuni Sultan Süleyman hazretlerinden yardım istemeyi uygun gördü. Değilmi ki, müslümanlar bir vücud gibidir. Eğer vücudun bir âzası rahatsızsa bu bütün vücudun ızdırap çekmesine sebeb olur. Değilıİ ki Kaanuni Sultan Süleyman Hazretleri, Devleti Osmaniy-ye'nin Padişahı, din-İ İslâm'ın hâlifesi idi. Şüphesiz ki bir is­timdada, bir yardım talebine bigane kalamazdı...

Derhal kaleme aldığı bir mektupla Hazreti Padişahı yardı­ma çağırdı. Halifeyi rûyi zemin olan Kaanuni Sultan Süley­man Han derhal gereken emirleri verdi. Süveyş'te büyük bir donanma tertib olundu. Kumandanlık seksen yaşındaki deli­kanlı, Hadim Süleyman Paşa'ya tevcih olunup o tarafların meseleleri hâl olunsun meyanında fermanı hümayun bildiril­di.

O kahraman Paşa ilerlemiş yaşına rağmen genç bir deli­kanlı gibi fütursuzca verilen vazifelen ifaya koyuldu. Hindis­tan sahillerine yollandı. Çok kısa zamanda Aden'i feth etmiş­ti. Aden emirini aman verdiği halde sonradan öldürdüğü ve mal ve mülkünü aldığı rivayetleri bütün Hindistan sahiline duyuruldu. Bu rivayetler tam açığa çıkmamakla beraber o sırada Osmanlı'dan yardım taleb eden Bahadır Şah'ın, bir iç darbe ile devrilip onun yerine kardeşi Mahmud Şah'ın tahta geçmesi ve bu rivayetleri esas ittihaz ederek Portekizlilere bir anlaşma teklif edip, Osmanlı'ya karşı müşterek tavır almaları tam manasıyla bir siyasî ihtirastan ibarettir. Doğrusunu Allah bilir.

Dâvetçilerle, Portekizlilerin birleşmesi şüphesiz ki Osmanlı donanması için büyük bir tehlike teşkil ederdi. Sakalını sa­vaş alanlarında ağırtan Hadim Süleyman Paşa bunun üzerine hareketinin ağırlığını Yemen üzerine kaydırmış ve Yemen'in büyük bir bölümünü Osmanlı hududlanna ilâve etmiştir.

Dersaadet'e dönen Hadim Süleyman Paşa, Hazreti Padişah'ın takdirlerine mazhar olmuş ve ilerlemiş yaşına rağmen dünyanın ta öbür ucunda yaptığı hizmetlerle bu takdir ve ilti­fatlara haliyle hak kazanmıştı. Kendisine artık İstirahat etme­si rica olunmuş ve o da bu ricayı bir emir olarak kabul ederek istirahate çekilmişti. Bugün Rusya ile çarpışan Afganis­tan'a asker gönderelim diyen adama; gülenler, yahu hangi zamandayız diyenler, ecdadımızın 440 evvel yâni Hicri 946/Milâdî 154O'ta seksen yaşında bir paşayı 20.000 asker­le gönderdiğini ve Devleti Aliyye sancağını orada zaferle do­laştırdığım hatırlasalar acaba biraz kızarırlar mıydı? Bugün dünyanın neresinde olursa olsun bir müslümanın burnu kanı­yorsa ve biz bundan müteessir olmuyorsak ve buna sebeb olanları lanetlemiyorsak biz ancak zayıf îman sahibi müslü-manlarız, bunu bilmemiz lâzımdır.
Top