TarihSayfası tarihsayfasi.com



Dönüş Yolu

Padişah Hazretleri İstanbul'a dönmek üzere yola çıkmıştı. Sadrazam Yunus Paşa ile yanyana at sürerken Padişah sor­du:

— Paşa, Mısır artık arkamızda kaldı ne dersin? Yunus Paşa:

— Evet. Efendimiz askerimizin yarısının telef olduğu, pek çok meşakkatler çektiğimiz ve çalışmamızın neticesini bir vatan hainine bıraktık, bilmem ki bundan ne kazandık.

Diye cevap verdi.

İşte görüldüğü gjibi koca bir veziriazam, İki Cihan Serveri Efendimiz,Hazretleri (S.A.V.)'in emirlerini bir rüya'y1 sadıka ile dört büyük Halife vasıtasıyla bildirmiş olmasını ya kaale almamakta hele hele hilâfetin ehemmiyetini idrak edeme­mekle ne büyük hata içine olduğunu göstermiştir. Hilâfetin Osmanlı Devletine geçmesi bütün müslümanlarm müessir bir otoriteye bağlanmalarını intaç edeceğini ya anlayamamış yahut da asırlar sonra sözde bazı mütefekkirlerin Halifeliğin bu necib millete bir yük olduğunu söyleyenlerle aynı derekâ-ta sahip olduğunu sergilemiştir.

Yavuz Sultan Selim Hazretleri, bu mütaalâ karşısında bu seferi hümayunda askerin bazı itaatsizliğine bu tip düşünce­lerin rolü olduğunu anlaması ve Sinan Paşa'nm şehadetinden sonra veziriazam olan bu adamın hayat defterinin dürmenin yerinde olacağını kararlaştırarak icabını emretti.

Yunus Paşa idam olunup kendi ismiyle anılan bir hanın köşesine defn edildi.

Hazreti Padişah kışı Şam şehrinde geçirmeye karar verdi. Hazreti Padişah İlk iş olarak Şeyhül Ekber Muhiddin ibni ara-bî (K.S.) hazretlerinin kabri şerifine yaptırdığı türbenin açılış merasiminde bizzat bulunmak oldu. Şam vilâyetinin işlerini tanzim ettikten sonra tebdil kıyafet ile bir derviş olarak Ku­düs'ü ziyaret etti. Orada Hz. İbrahim ve Hz. İsa makamlarını da ziyarette bulundular. Mısır yolunda kendisine taarruz eden bedeviler şimdi fevc fevc padişahın yanına geliyorlar arzı ita-atlarını bildiriyorlardı. Padişah bundan memnun kalıp kendilerini cömertçe mükafatlandırıyordu. Bunların kalblerini Dev­leti Osmaniyye'ye ve Hilâfeti İslâmiyye'ye karşı ısındırmak vazifesini icra ediyordu. Çünkü çok iyi biliriz ki yeni feth olunmuş yerlerin halkının ve askerinin kalbini kazanmak kâ­ğıt üzerindeki anlaşmalardan çok daha önemlidir. Zaten İs­lâm'ın fütuhatı bu siyasî muvaffakiyetle feth olunan yerlerde asırlarca devam etmiş daima müslüman sarığı, Papa'nın ser­puşuna tercih olunmuştur.

Halep şehrinde iki ay kadar ikamet eden zaferler padişahı hrin imarına ön ayak olacak çalışmalarda bulunduktan sonra oranın da kalbini feth ederek ayrıldı. İki ay süren yolculuktan sonra İstanbul'a geldi. Büyük merasimle karşılandı.

Hicrî tarih 923 yılının recep ayını, Milâdî tarih ise 1518 yılının temmuz ayını gösteriyordu.

Bu arada Anadolu'da Celâlî namıyla tanınan bir adam kâh Mehdi'nin memuru kâh Mehdi'nin kendisi olduğunu ileri sü­rerek meydana çıkmıştı. O sırada İstanbul'da meydana gelen büyük bir zelzele sırasında Çemberlitaş sütunu yıkılmış, bazı surlar ise çatlaklar göstermişti. Bu Celâlî bunlardan da istifa­de ederek etrafına yirmi bin kadar başıbozuk toplamışsa da Padişahın görevlendirdiği Ferhad Paşa, Şah İsmail'in-fikriya­tının kalıntısı bu herifi Elbistan ovasında perişan eylemiştir. Bundan böyle Anadolu'da meydana gelen bir çok isyanlara bu herifin adına izafeten Celâlî isyanları denmiştir.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • İzin verilen HTML etiketleri: <a> <em> <strong> <cite> <code> <ul> <ol> <li> <dl> <dt> <dd> <img> <b> <center>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünürler.

Biçimlendirme seçenekleri hakkında daha fazla bilgi

Son yorumlar