Yavuz Sultan Selim
Bu büyük seferi anlatmadan evvel yine Tacüt Tevarih'ten bir mukaddime ile rüyayı sadıkaya dayanan bir tebşire ehemmiyeti münasebetiyle temas etmeyi uygun gördük.
Hoca Saadettin Efendi babası Hasan Çan'dan nakl ediliyor. «Yavuz Selim Hazretleri gecelerin çoğunda uyumaz nafile namazları kılar, teheccüd namazlarını ise hiç aksatmazdı. Çoğu gecelerde de kitap okur, bazen de Hasan Çan'a okuturdu. Hasan Can bir gece yorgunluk ve rahatsızlık hasebiyle yatsıdan hemen sonra yatar ve sabaha kadar uyur.
Yavuz padişah zaferler ordusunun başında Tebriz'e girdiğinde Şah İsmail'den beri zorİa Şia mezhebine meyil ettirilen ahali sevinçlere gark oldu. Çünkü onlar sahabenin büyüklerine zorla di! uzatır hale getirilmişlerdi.
Bütün camilerde Kur'an'lar okunuyor, hutbelerde dört büyük halifenin ismi zikrediliyordu. Bütün bunları Allah'ın verdiği nusret ve zaferle getiren Yavuz Sultan Selim ve onun mücahidler ordusu olmuştu.
Hazreti Padişah bin kadar âlim, şâir ve sanatkârı bir kafile olarak Dersaadet'e gitmek üzere yola koydu. Hasan Can da bu kafile ile Dersaadet'e gelmiştir.
Yavuz Selim dönüş yolu üzerinde olan Bayburt'u harben feth edince Kığı kalesi kendiliğinden teslim oluverdi. Dönüş sırasında yiyecek sıkıntısı hissediidi. Temini akça karşılığı olarak yapılmaya çalışıldı. Fakat asker sağı solu yağmalamaya başlayınca biraz da buna göz yuman Hersekoğlu Ahmed Paşa ve Dukakin oğlu Ahmed Paşa vazifelerinden alındı ve Padişahın hatırından silindiler. O senenin Ramazan bayramı namazını Niksar'da kılan Padişah bu arada Zulkadir oğlu Alâüddevle'nin üzerine yürüdü. Yapılan savaşta Alâüddevle hem devletini hem başını kaybetti, tarihler Hicri 921/MiIâdi 1515 yılını gösteriyordu.
Tarihler Hicrî 920/Milâdî 1514 yılını gösterirken Osmanlı Devleti Anadolu yakasında yaptığı muharebelerde Anadolu yakasında yaptığı muharebelerde Anadolu askerini sağ cenaha Rumeli askerini sol cenaha alırdı. Eğer savaş Rumeli tarafında olursa bunun tersi yapılırdı. Sinan Paşa Anadolu Beylerbeyi olarak sağ cenahta, Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa sol cenahta, merkezde Zaferler Padişahı yer almaka beraber hemen önünde Hersek'li Ahmed Paşa ve Mustafa Paşalar yer almıştı.
Şah İsmail ise kendi ordusunun sağ cenahında yer almış böylece Rumeli askerînin karşısına düşmüştü. Diyarbakır hâkimi üstadı Mehmed Han'ı ve ileri gelen kumandanlarını kendi ordusunun sol cenahına merkeze ise kendisinin baş veziri olan Seyyid Abdülbaki efendi ve Meşhur Seyyîd Şerif-i Cürcani torunlarından Seyyid Şerif bulunuyordu.
Safevî türklerinden olup mezhebi Şia olan Şah İsmail Yavuz Selim'in tahta cülusunu tebrik için elçi göndermekle beraber Osmanlı'nın doğu hududlarında Şîi mezhebinin propo-gandasını icra etmekten çekinmiyordu. Yazdığı şiirlerin Türkçe olması hasebiyle bir çok insanın bu sapık mezhebe meyline sebeb oluyordu. Şiîlik felsefî bir sapıtma neticesi olmakla beraber aslında siyasî bir harekettir. Bu siyasetin doruk noktasına yükseldiği bu sıralarda nümayan idi. Şah İsmail esasta Ahmed Sultan tarafını tutuyordu. Fakat ehli sünnet mensubu Ahmed Suîtan'ı tutuşu cidden Ahmed Sultan'ı sevmesinden değil Yavuz Sultan Selim'e alternatif olmasındandi. Bu arada Hazreti Padişahın Bursa'ya yürüyüşü sırasında kaçan Alâed-din Şah Mısır'da vebadan ölmüştü. Ahmed Suitan'ın diğer oğlu Şehzade Murad'ı yanına almış, ondört sene süren devamlı muharebe tecrübesiyle Yavuz Sultan Seiim Hazretlerinin karşısına çıkmaya mağrur bir şekilde karar vermişti.
Ahmed Sultan yirmibin süvari askeriyle Amasya'dan Bursa'ya doğru yola çıktı. Keşiş dağı önlerinde Anadolu Beylerbeyinin kumandasındaki Padişah kuvvetleri ile karşılaştı ve kazandı. Eğer durmayıp hemen Padişahın üzerine y'ürüseydi belki de tarih bir başka tecelli edecekti. Fakat Şeyhül Ekber Muhiddin İbni Arabî Hz.leri dememiş miydi: »Sin, Sına girdiğinde bizim kabrimiz meydana çıkar.» İşte Ahmed Suİtan'ın isminde Sin harfi yoktu fakat Yavuz Sultan Selim ismiyle o Sin harfine mâlikti.
İkinci muharebe Yenişehir önlerinde vukubuldu. Bir çok rnüslümanın kanı aktı fakat zafer ve taht Yavuz Sultan Selim'de kaldı. Esir olarak yakalanan Şehzade Ahmed Sultan cellâd Sinan'ın elinden ecel şerbetini içti ve Murad'ı Sani'nin türbesine gömüldü. Bu sırada tarihler Hicri 919/Milâdî 1513 yılını gösteriyordu.
Yavuz Selim'in, Şehzade Ahmed Sultan'ın çocuklarına vaptığı muameleyi duyan Korkud Sultan yanına asker toplayıp tahtı ele geçirme hazırlıklarına başladığı sırada Hz. Padişah onbeşbin askerle Manisa önünde aniden belirdi.
Korkud sultan yanına aldığı muhasibi Piyale beyle birlikte teke sancağında bir mağaraya kendilerini zor attılar. Yirmi qün kadar orda saklandılar. Yiyecekleri bittiğinde Piyale Bey mağaradan çıkıp yiyecek temini ve Avrupa'ya kaçabilmek için çare ararken Teke sancağının adamları tarafından yakalandılar ve Bursa'ya gönderildiler. Burada Piyale Bey'i Korkud Sultan'dan ayırdılar ve idamı emredilen Korkud Sultan cellâttan bir saat kadar müsaade isteyip bir mersiye yazıp Padişaha verilmesini istedi ve boynunu kirişe uzattı. Hazreti Padişah mersiyeyi okuduğunda çok üzüldü. Onları yakalatan onbeş kadar Türkmen ihsanı şahane beklerlerken Padişah Hazretleri bunların da idamını emretmişti.
Sultan 2. Bayezid Altmış iki yaşına girdiğinde; Yeniçerilerin arzularının Şehzade Selim'i, Selim-i evvel yâni 1. Selim olarak Devleti Aliyye'nin tahtına davet buyurmaları, ve Şehzadenin babasına red edilemeyecek şerait içindeki ısrarı Hazreti Bayezid-i Velî'nin tahtı saltanatı terki ve bir ay gibi kısa bir müddet sonra ahirete intikal etmesi Osmanlı Devletinde yepyeni bir dönemin açılmasına vesile olmuştu.
Babası: Sultan II. Bâyezid Han
Annesi: Aişe Sultan
Doğum Tarihi: 1470
Vefat Tarihi: 1520
Saltanat Müd.: 1512-1520
Türbesi: İstanbul Fatih Yuvuz Selim Camii Yanı.
İ'lâ-yi Kelimetullah'a ve ittihad-ı İslama ömrünü vakfeden idareci
YAVUZ SULTAN SELİM
Hayatını; İslama, Müslümanların birliğine ve dirliğine vakfeden Yavuz Sultan Selim, tarihimizin şanına şan katmış büyüklerimizdendir.
Yavuz Selim, Şehzadeliğinden itibaren Devlet meselelerine el atmış, bütün mevcudiyetiyle İttihad-ı İslâm (İslam birliği) için çalışmıştır...
Tarihlerin kaydettiği büyük cihangirlerden olan Yavuz Selim, aynı zamanda san'atkârdı. Hayatının gayesini manzum olarak şöyle dile getiriyordu:
"Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hatta bî karar eyler beni;
İttihadken savlet-i a'dayı defa çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağdâr eyler beni"
Osmanlı sultanlarının dokuzuncusu ve İslam halifelerinin yetmişdördüncüsü. Amasya´da doğdu Küçük yaştan itibaren Kur´an-ı Kerim, tefsir, hadis, ve fıkıh dersleri yanında yüksek fen ilimlerini de öğrendi. Çok çevik ve zeki olup ok atmak, güreş tutmak ve kılıç kullanmak hususunda maharet sahibiydi. Arabi ve Farisi´yi mükemmel bir şekilde konuşurdu. Babası ikinci Bayezid padişah olduktan sonra, askeri sevk ve idare ile devlet yöneticiliğini öğrenmesi için Trabzon´a vali tayin olundu.
Yavuz Sultan Selim Trabzon valisi iken, Şah İsmail´in(1502-1524) siyasi-dini faaliyetleri ile Osmanlı Devleti için çok büyük bir tehlike arzettiğini görüyor ve ona göre tedbirler düşünüyordu. Hatta zaman zaman bu devlet üzerine küçük çapta akınlar da yapıyordu.Nitekim, 24 Nisan 1512´de babasının yerine geçince de ilk seferini, Osmanlı Devleti´ni önce bölüp parçalama,sonra da yıkma emelleri güden Safeviler üzerine yaptı.
Son yorumlar
7 yıl 2 hafta önce
7 yıl 4 hafta önce
7 yıl 4 hafta önce
7 yıl 4 hafta önce
7 yıl 47 hafta önce
8 yıl 8 hafta önce
8 yıl 23 hafta önce
8 yıl 23 hafta önce
9 yıl 13 hafta önce
9 yıl 27 hafta önce